Bitti.
Oysa yıllar sonra bir kitaba bitme diye yalvarmak istedim.
Elime aldığım ilk günü hatırlıyorum, nasıl da korkutmuştu gözümü, hatta grupla okursak daha kolay biter düşüncesiyle bir okuma grubu oluşturmuştum. Kitap içine öyle çekti ki, hangi şartlar altında olursak olalım okurmuşuz meğer...
"... kitaplara giderek daha fazla gömülmekteydi." (s. 272)
Ah
John Steinbeck,
En son bu hisleri yine senin bir kitabında yaşamış olsam gerek...
Aldığım nefesin dahi boğazımda kaldığı bir kitabın vardı hani:
Gazap Üzümleri... "Ancak yeni doğan bir bebek baştan başlayabilir. Sen, ben... biz artık geçmiş zamanız," demiştin kitabın bir yerinde. Öyle haklıydın ki... baştan başlamak şöyle dursun kaldığın yerden devam etmene bile müsaade etmiyordu bazen hayat.
Orada Joad ailesi oldum seninle burada Trask... Orada anneye hayran kalırken burada en çok anneden vuruldum. "Bu akşam evi temizledim; içerisi ıslak, sabunlu ve belki eskisinden temiz de değil. Annem nasıl öyle temiz tutuyordu acaba? Ev bir türlü eskisi gibi görünmüyor. Üzerine bir şey çöküyor. Ne olduğunu bilmiyorum ama fırçalayıp ovmakla çıkmıyor." (s. 43)
Cennetin Doğusu
Adem ile Havva'ya kadar götürüyor kitap bizi. İyilik ile kötülüğün başladığı yere kadar... Ne çok kitap okudum o konudan yolu geçen:
Kabil... Ama hiçbiri bu kadar sorgulamaya itmedi beni. Hiçbirinde böyle bir terazide bulmadım kendimi. Hatta yazar "Bugüne kadar yazdıklarım, bu kitap için bir hazırlık niteliğindeydi," der. İliklerime kadar inandım. Bazı yazarlar şaheserlerini yaratmak için doğuyor sanırım.
Suç ve Ceza sanırdım. Ve Cennetin Doğusu'nu okuyana kadar Gazap Üzümleri: Uykuyla dinlenemeyecek kadar yorgunum artık.
Birbirleriyle yılları ve yolları kesişen iki aile. Yer Kalifornia, Salinas Vadisi
Adam Trask, İrlanda asıllı Amerikalı.
Ama durun bir dakika! John Steinbeck de İrlanda asıllı ve gençliğinde yolu Salinas vadisinden geçiyor! Yoksa roman diye bir otobiyografi mi sunuyor bize? Bundan mı yoksa anlattıklarının bu kadar gerçekle iç içe oluşu? Birçok kahraman ve konu derinlemesine ele alınmış eserde, bir psikoloji uzmanı olsam eserdeki kahramanların psikolojilerini derinlemesine incelerdim. Hepsi o kadar üzerinde durmaya değer ki...
Eserin ana fikrini bir paragrafta okura sunmuş yazar: "Hikayemiz tek bir hikaye. Bütün romanlar, bütün şiirler, içimizdeki hiç bitmeyen iyi-kötü çekişmesi temeli üzerine kuruludur. Ayrıca bana öyle geliyor ki, kötülük hiç durmadan yeniden canlanıyor; oysa iyilik, erdem ölümsüzdür. Kötülüğün hep yeni, taptaze bir çehresi vardır, oysa erdem dünyadaki her şeyden köklü ve saygındır." İyinin ve kötünün timsali öyle kahramanlar var ki eserde, bir sonraki hamlelerini asla tahmin edemiyorsunuz. Gerçek hayatı hatırlatıyor size. Ve kafanızda biriken onlarca soru:
İyilik nedir?
İnsanlar doğuştan mı iyi ya da kötü olarak doğarlar?
Çevrenin insanlar üzerinde etkisi nedir?
İnsanlar değişebilirler mi?
Mutlak iyi ve mutlak kötü var mıdır?
Kitabı bir yana bırakıp sanki üniversitede bir derste buluyoruz kendimizi. Öyle derin konulara değiniyor ki... Ve kutsal kitaplara göndermeler, zengin metaforlar: timşel, hükmedebilirsin!
"Bir çocuğun en büyük korkusu sevilmemek, en çok korktuğu cehennem reddedilmektir." (s. 292)
Hikayemiz tek bir hikaye gerçeği buradan başlıyor ve tarih dünyanın var oluşundan beri tekerrür halinde. Adam Trask'ın babası çocuklarına eşit davranmayarak fitili ateşliyor ve olaylar kardeşler arası mücadeleye dönüşüyor. Aynı kadınla aynı yatağa girene dek... Zaman gösterecek ki kendisi de çocuklarına eşit davranmayacak, ta ki biri diğerinin ölümüne neden olana dek. Neden tekerrür diyorum, günümüzü düşünün, kardeş kavgalarını... Hangisinin temelinde anne baba yatmaz ki? Bütün güzellikler, mutlu ailelerden doğuyor, Hamilton ailesinde olduğu gibi ve bütün zorluklar aile olunamayan yerlerde, bakın Trask ailesine. Onları Joad ailesinden ayıran en büyük fark bu belki de, bir olamamak. Hep derim: En çok ailesinden vurulur insan. Evde, yani "aile içinde" de yalnızdım, diyen
Fyodor Dostoyevski haklıydı belki de. Onun nevrozlu psikolojisinin doğuşu da oradan geliyor olsa gerek. Ne der
Yu Hua: "Bütün aile her gün bir arada olduğu sürece paranın ne önemi vardı?" Hangi taşı kaldırsak, bir aile yarası...
Çok katmanlı bir eser. Hangi konusundan tutunacağınızı, hangi kahramana vurulacağınızı bilemiyorsunuz. Dünyayı gezme hayaliniz var mı? Ya da herhangi bir yerini görme? Dessie ile birlikte o yola tutuldum ben: "Paris' e, Roma'ya, Kudüs' e gidebiliriz. Colosseum'u görmeyi çok isterim." Öyle masumdu ki hayalleri: "Şık yerlerde kalmamız gerekmez. En ucuz geminin en düşük sınıfında yolculuk yapabiliriz," sonunu söylemek istemem. Onun hayallerinin bittiği yerde hepimizin hayalleri bitecek bir gün...
Ve Lee, her şeyi bırakıp bir kitapçı dükkanı açmak isteyen o adam. En çok onda buldum kendimi: "... küçük kitapçımı açmak istiyorum. Orada ölmek istiyorum." Steinbeck de en çok onunla düşüncelerini dışavurmuş olsa gerek. Hangi kahramana değinsem başka bir yara: "Üzülme" dedi. "Fazlasıyla üzülmüşsün zaten."
Yalnızca ailelere değil bir çağa da tanıklık ediyorsunuz okurken... Birinci Dünya Savaşı sonrası, Amerikan iç savaşı, dünyada teknolojik hamleler, Ford'un ortaya çıkışı... Yine bir coğrafyanın nabzını tutmuş yazar. Uykuyla dinlenemeyecek kadar yorgunum diyordu Gazap Üzümleri'nde ... kendini öldüremeyecek kadar yorgundu, diyor şimdi. Ve ben de çok yoruldum esere şahitlik edince: Kalkmak da istemiyorum, yatmak da. Kalmak da istemiyorum, gitmek de.
Her şeyiyle bambaşka bir kitaptı.
İyi ki okumadan ölmedim diyorum okuyunca kısmi olarak ölsem de.
Okumadan ölmemek ve daha çok okura ulaşmak adına yorumlayan, paylaşan herkese şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum. Nice hayat değiştirecek kitaplarda buluşmak üzere sevgili dostlar!
Hasta la vista!
Hocam kaleminize yüreğinize sağlık.
Yine muhteşem ötesi bir inceleme olmuş.
Öncelikle biz teşekkür ederiz. Bu muhteşem kitabı okumamıza vesile oldunuz.
Cennetin Doğusu bir başka güzeldi. Henüz bitiremedim çok az kaldı.
Ama hemsinsimde olsa bir kadından bu kadar nefret etmedim. Her kadın anne olmamalı.
Rabbim karşımıza merhametli, iyi insanlar çıkarsın.
Kötülüğün sınırı yokmuş onu anladım.
Tekrar teşekkürler hocam.