Hazır çocuklar oyuna dalmışken ben de bir site ziyareti yapayım dedim. Soran olursa bi arkadaşa bakmaya geldim derim. Eski dostları aradı gözüm haliyle. Baktım sevgili Kübra var. Bir inceleme yapmış. Bir tıkladım, uzun bir inceleme. Ben de onun gibi, ''Vhaaoohvv'' dedim. Gerçi o da yankeelerden aldım demiş. :)))
Yazarına baktım. Hani yazarına bak kitabını al derler ya, o hesap. Pirandello. Du bakim, dello, tello. Hatırladım! Ağzı Çiçekli Adam bu. Kısacık oyunu vardı. Kahramanları acayip isimli. Biri Ağzı Çiçekli Adam, diğeri Sessiz Yolcu. Belki de Issız. Tiyatro kolundayken oynayacaktı arkadaşlar. Başroldeki arkadaş, yani Ağzı Çiçekli Adam hastalandıydı. Oynanamadı tabii. Biraz sıyrık derler. Don köynek gezermiş ben kimim, sen kimsin, diye.
Gittim balkondan dumanla mesaj yolladım. Öyle de güzel kar yağıyor ki. Orada da düşündüm. Daha kimdi bu adam diye. Zamanın behrinde Peyami Safa’nın da takıntı yaptığı adam.
Bu kitabı okumadım. Ama anladığım kadar yine kimlikleri sorgulamış. Nobelli sora sora bulmuş anlaşılan. :))))
<<<<<. Sanki bilmiyor gibi, “gerçekten bir iz kalmış mıdır dostlarınızdan,” diye anlamsız bir soru soruyorum.
“Evet, gerçekten bir iz kalmıştır. Ve günü gelip gittiğimizde bu dünyadan, o zaman ancak silinir o izler. Silinir dediğim, birileri üstümüze attığı toprağa sertleşsin diye su döküp kürekler düzlerken, bizle beraber toprağa karışır,” diyor. >>>>>
Kübracık kalemine sağlık, çok keyf aldım okuduklarımdan. Ve sorgulamalarından.
Ömrüne bereket.