Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

95 syf.
8/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
İLK OKUMA: 29 Ekim 2016 İKİNCİ OKUMA: 3 Mart 2018 Sevgili
NigRa
NigRa
'nın başlattığı
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
etkinliğine ismimi yazdırdığımda kafamda beliren ilk düşünce 'Nasıl olsa Kör Baykuş'u okudum, bu vesileyle başka bir eserini daha okurum' şeklindeydi. Ancak daha sonra Kör Baykuş'un tek bir okumayla rafa kaldırılacak bir kitap olmadığı ve ilk düşüncenin tersine etkinliğin bana asıl faydasının bu kitabı bir kez daha okutmak olacağı fikri çok daha ağır bastı... İyi ki de böyle bir karar vermişim diyorum ama şu da bir gerçek ki Kör Baykuş, ne kadar okunursa okunsun hiçbir zaman 'tamam ben bu kitabı çözdüm' diyebileceğiniz bir eser değil. Okuduğunuz zamana ve mekana, o anki halet-i ruhiyenize, yaşınıza ve bunun gibi pek çok etkene bağlı olarak her okumanızda size farklı şeyler anlatabilir bu kitap. Türü için tam bir karşılık bulamadım ve biraz düşündükten sonra 'halüsinasyon kurmaca' adını verdim:) Edebi açıdan bana göre bir başyapıt. Zihin dünyasını zenginleştirmek isteyenler için içi ağzına kadar dolu, hiç açılmamış bir kumbara gibi... Aynı zamanda çok nadide karşınıza çıkar bu tür eserler. Çünkü böyle bir hikayeyi böyle bir ustalıkla yazıya dökmek herkesin harcı değil. Kaynağını çok farklı bir zihin dünyasından alan bir nehrin, çok farklı yaşanmışlıkları önüne katarak uçsuz bucaksız bir denize doğru akması gibi... Okuyan içinse, o nehrin akıntısına kapılıp gitmemek neredeyse imkansız... Dediğim gibi kitap her okuyanda farklı bir iz bırakıyor. O nedenle bundan sonra okuyacaklarınızın da benim kişisel yorum ve tespitlerim olacağının altını tekrar çizmek isterim. Kitabımızda anlatıcının zihin dünyasında yolculuğa çıkıyoruz. Bu anlatıcı, hem maddi hem de manevi dünya ile ilişkisini tamamen kesip kendini dört duvar arasına hapsetmiş, saplantılı, ucu bucağı olmayan bir boşluk denizinin içinde çırpınan, uyuşturucu bağımlısı, aynı zamanda pedofili sinyaller veren bir şizofren... Eğer bu tip eğilimlere sahip değilseniz, anlatıcı ile ortak bir bağ kurmanız, kendinizi o anlatıcının yerine koymanız, o hikayesini anlatırken sizin de kendinizden bir şeyler bulmanız çok kolay değil. Ben kesinlikle böyle bir bağ kuramadığım için bu zihin yolculuğunda cam kenarından bir bilet alıp, oturup sadece manzarayı seyretmeyi tercih ettim. Daha doğrusu buna mecbur kaldım. Gerçek bir kaybeden (loser) olan bu anlatıcının neden kendini böyle bir çukurun içine attığını, hayatının hangi aşamasından sonra 'kaybedenler kulübü'ne girdiğini, ne beklediğini ama neyi bulamadığını ben hikayesinden çıkaramadım. (Bütün bunların nedeni tutkulu bir aşk olamaz, olmamalı) Çünkü onun zihnine girdiğimiz andan itibaren o hep bu ruh halinin içindeydi zaten. Kitaptan çıkarabildiğim ise, onun kendini dahi yok edecek kadar büyük bir öfkeye sahip olmasıydı. Öyle bir noktaya gelmiş ki, dışarı baktığında hayata dair hiçbir şey göremeyecek kadar körleşmiş durumda. Ona göre insanlar birbirinden farklı değil. Binlerce yıl öncesinden bugüne kadar her insan bir öncekinin devamı. Zamanın da hiçbir önemi yok. Kendi ifadesiyle "geçmiş, gelecek, saat, gün, ay ve yıl hepsi aynı şey." (s.41) Kısacası o, insanı teke, zamanı an'a, mekanı ise dört duvar arasına sıkıştırmış. Geçmişten bugüne yaşanan her şey koca bir an'dan ibaret. Yaşayanlar ise farklı bedenlerde de olsa aslında aynı kişi... Kitapta geçen erkek ve kadınların farklı özelliklere sahip olsalar da aynı fiziksel yapıda görünmeleri bu bakış açısı ile ilişkilendirilebilir. Tamamıyla soyut bir fonda başlayan bu zihin yolculuğu, 38. sayfada kısa bir mola verdikten sonra içine bir tutam gerçeklik ilave edip rotasına devam ediyor. Annesiyle babasının evliliği, daha bebekken yalnız başına kalması, dadısı ve onun kızıyla olan hikayesi ve bu kızla olan evliliği bana göre bu soyut denizin ortasında bir ada gibi kendini fark ettiren gerçeklikler... Ancak bu gerçekliklerin, anlatıcının içinde bulunduğu durumda ne kadar payı var, orası muamma... -------------------------------------- Neredeyse taban tabana zıt olduğum bu anlatıcıya karşı bir güzelleme yapacak durumda değilim. Çünkü herhangi bir konuda üzerimde bir etki bırakmadı. O soyut dünyasından alıp sorgulayabileceğim bir argümanı yok. Ona göre dış dünyada sıradan bir hayat yaşayan insanlar birer 'ayaktakımı'... İnançlı insanlar ise, dünyayı yöneten egemenler tarafından kandırılmış saf varlıklar. Tanrı'yı hayatının dışında bırakmış olması bir tercihir ve beni ilgilendirmez ancak Tanrı ve dine karşı getirmiş olduğu; 'Tanrı yok aslında, onu güçlü insanlar sizi daha rahat yönetebilmek için icat etti' şeklinde tek cümleyle özetlenebilecek eleştirisinin bana göre oldukça sığ bir eleştiri olduğunu da ifade etmeden geçemeyeceğim... Ve tüm bunların yanında hayatının merkezine ölümü koyan, neredeyse ölümle yatıp kalkan, afyona bağlanmadan hayatı sorgulamaktan aciz, gerçek bir kaybedenin, insanlara bu perdeden bakıp değerlendirmesini de oldukça çelişkili buldum. Tabii bu söylediklerim tamamen anlatıcı özelinde geçerli. Sadık Hidayet'in kendisi bu kitabın ve anlatıcısının ne kadar içinde derseniz, bunu cevaplamak için bu kitabın tek başına yeterli olmadığını net bir şekilde söyleyebilirim. Neticede Sadık Hidayet de bu dünyada umduğunu bulamamış ve vedasını kendi eliyle hazırlamış bir yazar. Ancak onu bu noktaya getiren süreç, hayat ve insanlar hakkındaki fikirleri çok daha farklı olabilir... Gerçi hiçbir argüman intiharı meşru kılmaz ama yine de yazarı daha detaylı tanımak, hayatı hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak, maddi nedenlerden ziyade soyut dünyadaki bir birikimin sonunda böyle bir teşebbüste bulunan birini anlamak açısından mutlaka bir katkı sunacaktır. Zaten kitaptaki karakterle yazar doğrudan ilişkilendirilmesin diye kitabın sonunda yazarın arkadaşı Bozorg Alevî tarafından kaleme alınmış bir eklenti mevcut. Bozorg Alevi bu eklentide biraz vicdan rolü oynamış ve yazarı bir nevi korumaya almış. Örneğin; 'kitaptaki anlatıcı gözünü kırpmadan ekmek bıçağıyla kafa kesebilecek bir cani olabilir ama arkadaşım Sadık Hidayet, çocukluğunda tanık olduğu bir kurban kesme sahnesinden sonra bu olaydan çok etkilenip eti hayatından çıkaran ve hayatı boyunca ağzına dahi sürmeyen naif bir insan aslında' minvalinde cümleler mevcut... Yine bu yazıda, Sadık Hidayet'in intiharını 2. Dünya Savaşı'na, ülkenin içinde bulunduğu duruma falan bağlamaya çalışmış ama intiharın böyle hayatın içinden maddi konularla gerekçelendirilmesi açıkçası bana çok inandırıcı gelmedi. Yine de çok ısrarcı değilim bu düşüncede... Sadece kendi hissiyatımı paylaştım sizinle... ---------------------------- İncelemeyi, kitaptan bir alıntıyla sonlandırmak istiyorum. Bu alıntı, anlatıcının analizi ve Sadık Hidayet'in anlatıcı ile ilişkisi olmak üzere iki parçada açıklamaya çalıştığım kitabın, her iki parçasına da dokunduğunu düşündüğüm bir alıntı... "Fakat masal, her anlatanın, miras aldığı ruh durumunun sınırları içinde, tasarlayıp da eremediği dilekler için bir çözüm, bir kaçış yolu ancak." (s.51) Herkese keyifli okumalar dilerim... Zihninize mukayet olun:) Sevgilerimle...
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
··
2.900 görüntüleme
onder gnl okurunun profil resmi
yazarin din uzerine yaptigi anlaticinin bakis acisindan yuzeysel ve basit kalmis olabilir kitapta hayata bakis acisi bu kadar cozumlenmesi zor ve hayranlik uyandiran bir zihin dunyasinin din icin soylemis oludugu basit ve yuzelsey bir tespite takilip kalmaniz da bana garip geldi biraz neyse yine de emeginize saglik guzel inceleme
Necip G. okurunun profil resmi
Önder bey teşekkür ederim öncelikle yorumunuz için. İncelemenin geneli dikkate alındığında bahsettiğiniz bölüm sadece incelemenin küçük bir kısmını oluşturuyor. Bunun dışında kitaptan pek çok farklı konuya değinmeye ve kendi fikirlermi ifade etmeye çalışmışım. Dolayısıyla 'takılıp kalmak' ifadenize bu inceleme özelinde çok katıldığımı söyleyemem. Diğer yandan, her ikimizin de ifade ettiği gibi bu kadar derin ve soyut bir zihin dünyasının içinde gezinirken, anlatıcının konu din eleştirisi olduğunda bir anda gerçek dünyaya dönmesi, yüzeysel olmanın da ötesinde bana çelişkili ve kurnazca bir çağrışım yaptı. Ama nihayetinde herkesin okuması farklıdır tabii. Bu açıdan bakarsak, anlatıcı da, yazar da, siz de ben de kendi fikirlerimizi ifade etmiş olduk:) Keyifli okumalar dilerim...
2 sonraki yanıtı göster
Resul Bulama okurunun profil resmi
Necip bey, yazarın peşine takılıp kalmadan O'nun zihin dünyasında bize de yolculuk yaptırmışsınız. Kaleminize sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Resul Bey, keyifli okumalar dilerim...
Kasım okurunun profil resmi
"Bu kitabı okuyanlar belki de hayatının en büyük yanlışını yapıyorlar," ya da "bu kitabı okuyanlar, ince bir kitabın, kalın bir kitaptan daha etkili olduğunun bilincine varacaklar," diyebiliriz. Mahmut Abi bu kitaba çok güzel bir inceleme yapmıştı, ben de listeye aldım. Ve kitabı temin edip okudum. 1 hafta boyunca kendime gelemedim. Kitabı bitirdikten sonra, oğlunun homoseksüel olduğunu öğrenen bir Hacı Amca gibi şaşkaldım. Bu kitap, tek sefer de anlaşılacak bir kitap değil. Her paragrafı yoruma açık. 2. okunuşu yapmak için Ahmed Arif kadar cesaretli olmak lazım. Emeğinize sağlık, hocam.
4 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Kasım Bey... Sizin de bahsettiğiniz gibi kitaplar hacimleriyle değil de, içine yazılanlarla değerlendirilmeli... Kör Baykuş bunun en iyi örneklerinden bir tanesi... Marketlerde satılan konsantre ürünler gibi:)) Sadık Hidayet, sanki 500 sayfalık bir kitabı 90 sayfaya sıkıştırmış... Bu durum tabii onun muazzam yeteneği ile alakalı... Sağlıcakla kalın...
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
Necip Bey, emeğinize gözlerinize sağlık. ..:) Ben bu kitabi ne zaman elime aldiysam, usulca geri bıraktım yerine kütüphanemde.. cesaret edemiyorum hala çünkü alıntılarda gördüğüm kadarıyla edebi olarak çok derin, tarifi zor bir gücü var cümlelerinin. Karadeliğe benzetirim neden bilmem bu kitabı ... Incelemeniz çok cesur olmuş, ikinci kez okumanız kadar, bana göre. -her ne kadar seyirci olarak katılsanız da:)))- Teşekkürler paylaşım için. ..
Necip G. okurunun profil resmi
Sueda Hanım, çok teşekkür ederim öncelikle... Kitap dil ve üslup olarak akıcı bir kitap. Ancak dediğiniz gibi anlam olarak dipsiz bir kuyu gibi... Siz ne kadar derine inmek isterseniz o kadar yer var bu kuyuda... O yüzden kitapla tanışmış çoğu okurun değindiği gibi tek okuma yetmiyor... Benim tavsiyem, uygun bir zamanda siz de açılışı yapın en azından:) Ondan sonrasını da zamana bırakın derim:) Selam ve Sevgilerimle...
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık Necip Hocam, bu zorlu görevi de bitirmişsiniz.Bir rozet sistemi olsaydı da sizin gibi "Kör Baykuş"u çiftleyenlere verseydik kitabın rozetini. Güzel ve cesur bir inceleme olmuş. Kitap zor, yazar da zor, kendini korkak alıştırmamış- ne düşündüyse söylemiş o da sizin gibi. Daha önce de söylemiştim, herkes farklı bir şeyler alabiliyor bu kitaptan. Her kitap için geçerli olabilir belki bu söylem, ama burada tam manasıyla hissediliyor. Her ne kadar Bozorg Alevi ayrıştırmaya çalışmışsa da yazar ile karakter arasındaki ayrım anlaşılamıyor tam olarak. Belki de bu ince kitabın bunca yıl boyunca defalarca okunmasının nedenini de burada aramak lazım. Ayaktakımı ve dinle ilgili söylediği sözler gerçekten de sığ geliyor bir parça, ama farklı bir kitabın direk ana teması olabilecek şeyler, belki de bu kitaptaki yoğunluk arasında sıkışıp kalıyorlar sadece. Teşekkürler tekrar okuma zahmetine girdiğiniz için. Güzel bir katkı olmuş eserin sayfasına.
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Erhan hocam. İlk okuduğumda, daha önce böyle bir anlatımla karşılaşmadığım için çok etkilenmiştim. Bu sefer başıma geleceklerden haberdar bir şekilde okudum kitabı:) Daha fazla detay yakalamaya çalıştım. Dediğiniz gibi, böyle kitapların güzel tarafı, girdiği her zihinde, oranın şeklini alabilmesi. Bu da yorum zenginliği doğuruyor. O yüzden bu kitabın kendi sayfası, sitedeki en dolu, en doyurucu sayfalardan biri... İnsan her incelemeyi okumak istiyor:) Çünkü hepsi birbirinden farklı... Din konusu şu yüzden sırıttı bende; baştan sona kitabın kendince bir dili ve akışı var. Anlatıcı soyutla gerçek aradında gidip gelirken siz de onu takip ediyorsunuz. Ancak din eleştirisinin başladığı bölümde sanki anlatıcı aradan çekilip yerini gerçek SH’e bırakıyor. Sanki farklı bir kitaba geçiyorsunuz birden. Dediğiniz gibi bu kısım farklı bir eserde altı doldurularak işlenebilirmiş. Bu şekilde hem yetersiz kalmış, hem de o bütünlüğü bozmuş. Ama tabii ki bu durum kitabın genel olarak bıraktığı hissi etkilemeyen küçük bir ayrıntı... Sağlıcakla kalın Erhan Hocam...
Bu yorum görüntülenemiyor
Hatice okurunun profil resmi
şahane bir inceleme ve tam isabet tespitler.. elinize sağlık Necip Bey.. Cam kenarı bir bilet alarak izlediğiniz bu manzarada gördüklerinizi bizlere de cam kenarından izlettiniz biliniz :) '' Kısacası o, insanı teke, zamanı an'a, mekanı ise dört duvar arasına sıkıştırmış.'' bu cümleniz de bu kitabın kalbidir zannedersem.. soruyorsunuz ya hani bu ''Gerçek bir kaybeden (loser) olan bu anlatıcının neden kendini böyle bir çukurun içine attığını, hayatının hangi aşamasından sonra 'kaybedenler kulübü'ne girdiğini, ne beklediğini ama neyi bulamadığını ben hikayesinden çıkaramadım.'' diye işte bu konuda bence kitabın adı çok açıklayıcı.. neden kör serçe kör kartal ya da kör hindi kör tavuk değil de kör Baykuş?? Baykuşun Bilgeliği temsili ve Gamlı olmasıyla meşhur olduğundan olabilir mi ?? :) Körlüğünü de kabul etmişse eğer.. bu aslında dedirtmez mi insana '' kör kılavuz ne kadar yol gösterebilir ??( akıl ve bilgelikle ne kadar yol alınır?? ) İnsan en iyi kendi yaşadığını anlatabilir düşüncesini her daim benimseyen biri olarak "Fakat masal, her anlatanın, miras aldığı ruh durumunun sınırları içinde, tasarlayıp da eremediği dilekler için bir çözüm, bir kaçış yolu ancak." kısmına katılmadan edemiyorum.. Gerçeklere kör olmaktan kurtulamadan ve hayatın yani varoluşun anlamını çözemeyince bu gam yükünün içinden uyuşturucu ve sarhoş eden her madde ile çıkmaya çalışmak ve en nihayetinde intiharla sonuçlanan hayatlar..Zweig, Plath, Sadık Hidayet ve daha bir çokları.. okuyunca karamsar ruh haline bürünmek çok şaşırtıcı değil .. Siz cam kenarından izleyerek en iyisini yapmışsınız o ayrı :) youtu.be/s_9O5-uvTzw
Necip G. okurunun profil resmi
Şimal Hanım çok teşekkür ederim. Birkaç defa okudum yorumunuzu. Gerçekten çok değerli bir katkı olmuş. Kör Baykuş'a getirdiğiniz anlama katılıyorum. Evet bu kitapta sorulara çok da cevap aramamak lazım:) Hatta çok soru da sormamak lazım:) Zaten yazarın da böyle bir derdi yok aslında. O yüzden, bunu fark ettiğim anda cam kenarına geçtim ben zaten... Baktım bu eser sadece bir yazarın zihin yolculuğu o halde yolculuğun tadını çıkartmak lazım diye düşündüm:) Herkes yolculuktan kendine göre bir izle ayrılacaktır... Tekrar teşekkür ederim. Selam ve sevgilerimle...
2 sonraki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
"Binlerce yıl öncesinden bugüne kadar her insan bir öncekinin devamı. Zamanın da hiçbir önemi yok." Niteliksel anlamda tam da böyle düşünüyorum ben de. Niteliksel anlamda hiçbir şey değişmedi insanda. Değişen sadece niceliksel durumu. Eğer insanoğlunun elindeki tüm bilgi aktarım imkanını alırsak, binlerce yıl öncesi insana dönüş yapar. Yegane fark işte bu niceliksel birikimdir. "Ona göre dış dünyada sıradan bir hayat yaşayan insanlar birer 'ayaktakımı'... İnançlı insanlar ise, dünyayı yöneten egemenler tarafından kandırılmış saf varlıklar." çok güzel bir tespit. Bunu ben de fark ettim ve asla şaşırmadım. Çünkü Doğulu aydınların baş belası işte bu. Batı'da Doğu için üretilmiş, ama Doğu'da sahiplenilmiş bir bela. Hatta, bu belaya karşı en büyük mücadeleyi Doğu aydınları değil, Batılı aydınları veriyor. Kalemine sağlık Necipciğim.
Necip G. okurunun profil resmi
Metin Abi çok teşekkür ederim değerli yorumun için. İlk paragraftaki konu hakkında çok net bir fikrim yok. Çok geniş bir yelpazeyi içine alıyor. Oturup üzerinde uzun uzun düşünmem gerek:) İkinci paragrafta yazdıklarına ise birebir katılıyorum. Doğu’daki bu sahiplenme farklı konuları da içine alarak bugün de devam ediyor. Dediğin gibi, gerçek bir baş belası:) Ancak son birkaç yılda bu tip konularda yeni argümanlar üreten fikir insanlarının sayısı artmaya başladı. Bu da umut verici... Sevgilerimle Metin abicim...
NigRa okurunun profil resmi
Zweig da 2. Dünya Savaşı'nın buhranlarına katlanamayıp intihar etmiş Necip Bey belki de çok ilişiksiz değildir.
Necip G. okurunun profil resmi
Tabii ki Kevser hanım muhtemeldir bu. Ancak ben bir intihar kararının arkasında birbirinden bağımsız çok farklı nedenler olabileceğini düşünüyorum. Savaş, dış faktörlerden biri olabilir. Ancak savaş yüzünden intihar etti demek, bir iddiadan öteye geçemez. Yazarın iç dünyasında savaştan farklı, bambaşka çalkantılar da yaşanmış olabilir. Ama incelemede de vurguladığım gibi, bu sadece benim hissiyatım:) Yazarı daha fazla okudukça ve tanıdıkça daha net yargılara varılabilir...
6 sonraki yanıtı göster
Hᥱsᥒᥲ Hypatia okurunun profil resmi
Elinize sağlık Necip Bey, detaylı ve güzel bir inceleme olmuş... Ben de geçen sene okumuştum ama sizin de dediğiniz gibi bir kere okunup rafa kaldırılacak bir eser değil. Aradan zaman geçince tekrar okuyacağım hatta diğer hikaye kitaplarının da tekrar tekrar okunması gerektigine inanıyorum. Her yaşta her ruhta farklı hissiyatlar oluşturacaktır eminim.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim... Şu sınırlı zamanda okumak istediğimiz sayısız kitap varken bir kitabı ikinci defa okumak için o kitabın gerçekten özel bir kitap olması gerekiyor bence... Kör Baykuş, bana göre o özel kitaplardan biri. Kimbilir, belki ilerleyen zamanlarda bir kez daha buluşuruz kendisiyle:) Sağlıcakla kalın Hesna Hanım...
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.