Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

231 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Aziz Nesin'in ölüm cezasına karşı bir başkaldırı niteliğinde olan Surname isimli bu eseri, ülkemizde halen ölüm cezasının uygulandığı 1973-1975 yıllarında arasında yazılmış. Bu kitap öyle bir kitaptır ki, hem geçmiş tarihimiz açısından hem de günümüz açısından birçok konuda bize yol gösterici niteliktedir, evrenseldir. Ölüm cezalarına karşı duruşunuz nasıldır bilemiyorum; ama benim de Aziz Nesin gibi ölüm cezalarına karşı olduğumu bilmenizi isterim. Bu minvalde size spoilerlar eşliğinde kitabı anlatmaya çalışırken kendi düşüncelerimi de yer yer belirterek ölüm cezasının(idamın) olumsuz yanlarını göstermeye çalışacağım. Öncelikle kitabımızın isminden başlayalım. Surname nedir? Osmanlı Devleti döneminde, evlenme, düğün-dernek, sünnet gibi "sevinçli olaylar" dolayısıyla, halkın da katılmasıyla yapılan ve birkaç gün süren zengin şölenleri, renkli törenleri, büyük eğlenceleri, büyük gösterileri, bütün bu şenlikleri betimleyip anlatan kitaplara denilir. Birçok ünlü yazarın ve şairin Surname'si vardır. Oysaki Aziz Nesin'in Surname'sinin konusu büyük bir eğlence veya sünnet düğünü değil, bir ölüm cezasının infazıdır. Ölüm cezası verilerek infazı gerçekleştirilecek kişi ise Berber Hayri'dir. Berber Hayri'nin suçu oldukça ağır bir suçtur. O, altı yaşındaki bir erkek çocuğunun ırzına geçtikten sonra çocuğu boğarak cesedini toprağa gömmüştür. Bu noktada dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var, Aziz Nesin oldukça ağır bir suçu önümüze koyarak kendisi adına kolaycılığa kaçmamış ve hemen hemen herkesin ölüm cezası ile infazını isteyebileceği bir kişiyi önümüze koyarak zorlu bir yoldan ölüm cezasına karşı olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Aziz Nesin'i bu cesur tutumundan dolayı takdir etmemek elde değil. Peki Aziz Nesin altı yaşındaki bir erkek çocuğunun ırzına geçtikten sonra çocuğu boğarak cesedini toprağa gömen Berber Hayri'yi mi savunuyor ya da birazdan Berber Hayri'yi ben mi savunacağım? Asla. Aziz Nesin de ben de Berber Hayri'nin bir suçlu olduğunu ve cezalandırılması gerektiğini kabul ediyoruz. Bizim karşı olduğumuz konu ise, bir suçlu olan Berber Hayri'nin canını alma yetkisinin bir devletin eline verilmemesi noktasında toplanıyor. Öncelikle suçun ve cezanın ne olduğunu ifade ederek başlamak istiyorum. Çünkü bizim bilgi eksiklerimiz hep temelde yer alan eksiklikler. Hepimizin bazı konularda fikri var; ama maalesef bilgisi yok. Üniversitedeki bir hocamız, "Bilgi olmadan, fikir olmaz." derdi. Bir konuda fikir beyan edeceksek, o konuda yeterince bilgili olmamız gerekir. Devam edelim. Suç, yasalara aykırı fiil olarak tanımlanır. Peki yasayı kim yapar? Devlet yapar. Peki devleti kim ortaya çıkarmıştır? İnsan çıkarmıştır. Anlaşılan o ki, her şeyin temelinde "insan" vardır. Biraz daha derine inerek suç kavramının ortaya çıkmasındaki amaç ne olabilir diye düşünelim. Bence bu sorunun cevabı, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamayı sağlamaktır... Peki bunu kim sağlayacaktır? Bizi insan onuruna yakışır şekilde yaşatması için yetki verdiğimiz devlet sağlayacaktır. İnsan devlet için değil, devlet insan için vardır, unutmayın... Tanımlar yaparak devam edelim. Suç kavramı, içerisinde "haksızlık" kavramını da barındıran bir kavramdır. Haksızlık ise, hukuk düzeninin kişiler arasındaki dengenin bozulması anlamına gelir. Bu durumda yasalarla düzeni sağlamak görevini üstlenen devlet, bir takım yaptırımlarla bozulan dengeyi yeniden tesis etmelidir. Yaptırım dediğimiz şey ise, devletin verdiği "ceza"dır. Cezanın meşruluk zeminini ise, kusur oluşturmaktadır. Yani kusurlu bir şekilde yasalara aykırı gelerek haksızlık yapan birisi devlet tarafından cezalandırılmalıdır. Ceza yaptırımının ise bir takım özellikleri vardır. Bunlardan birisi, ceza yaptırımının insan haysiyetiyle bağdaşır nitelikte olması gereğidir. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan, kişiye acı ve ızdırap çektirmeyi amaçlayan ceza uygulaması yapılamaz. Tarihte, suç işleyen kişiye ceza olarak onu toplum nazarında küçük düşürmeye, rezil etmeye yönelik uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Yine, ceza olarak, kişinin dayanılamayacak surette acı ve ızdırap çekmesini sağlayacak uygulamalara da başvurulmuştur. Bunlara örnek olarak ise, suçlu kişinin yakılması, taşlanması veya linç edilmesi gösterilebilir... Ölüm cezasının, geniş meydanlarda, darağacına asılmak suretiyle uygulanmasının insan onuruyla bağdaşır hiçbir yanının olmadığını sanırım ifade etmeye gerek yok. İşte tam bu noktada en önemli kısma gelirsek, cezanın tüm amacı ve işlevi, suç işleyen kişiyi ıslah ederek yeniden topluma kazandırmak, yeniden toplum açısından zararsız ve güvenilir bir kişi haline getirmektir. Bizim insanlar olarak devlete verdiğimiz yetki budur. Kitaba dönecek olursak, Berber Hayri işlediği suçtan dolayı hapse girer ve pek tabii burada birçok ilginç olayla karşılaşır. Bu kısımlarda Aziz Nesin klasik tarzını yansıtarak birçok olayı önümüze sunar ve yer yer gülümsetirken düşündürür. Ayrıntılı olarak değinmeyeceğim; ancak Berber Hayri hapis hayatının bir döneminde siyasi hükümlülerin olduğu koğuşa girdikten sonra hayata ve kendisine bakış açısı neredeyse 180 derece değişir. Siyasi hükümlülerin arasındaki Ragıp Usta isimli hükümlü ise, müthiş bir adamdır ve kitabın en saygıdeğer kişisidir. Ragıp Usta'nın düşünceleri Berber Hayri'yi çok etkiler ve devletin hapis ederek, tutuklayarak veya idam ederek elde edemediği ve bu yollarla asla elde edemeyeceği "suçlunun ıslahı"nı, Ragıp Usta Berber Hayri ile konuşarak ve onu hayata karşı bilgilendirerek elde eder. Ragıp Usta ile tanışan Berber Hayri artık eski Berber Hayri değildir. O artık değişmiş ve ıslah olmuş bir suçludur. Ragıp Usta'ya göre, gerçek suçlu, suçu ve suçluyu yaratan nedenlerdir. Yani doğa ve toplumdur. Doğa ve toplum ise sürekli değişmektedir. Hele insan, bu değişkenlerin en değişken olanıdır. İnsan, insana yaptığı yanlışı bir daha yapmamaya çalışandır. Yanlışından dönen insan, gerçek insandır. Altın pas tutmaz, platin pas tutmaz; ama pisliğe düşünce kirlenir. Tek paslanıp kirlenmeyen insanın özüdür. O öz ki, en kötü sanılan insanın bile içinin bir yerinde gizlidir. Biz insanlar, hepimiz, her hücremizden görünmez milyarlarca iplikle topluma bağlıyız. Bizi o iplerin yönettiğini bilmediğimizden, özgürüz ve bağımsızız sanırız kendimizi. Bir insan bağımsız olsaydı, hiç suç işler miydi? İşte Berber Hayri, Ragıp Usta'nın bu düşüncelerinden çok etkilenir ve artık değişir. Darağacına çıkmadan önce şu sözleri söyler: "Ben de değiştim, değişiyorum da... Dört yıl önce çok ağır suç işlemiştim. Ama dört yılda o denli çok değiştim ki, başka bir Hayri oldum, başka insan oldum. O suçu işleyen insan ben değilim artık. Siz, suçlu diye bambaşka bir insanı, bambaşka bir Hayri'yi asıyorsunuz, tam bambaşka bir insan olduğum zaman..." Görüleceği üzere, Berber Hayri ne canavar ne de kahramandır. O sadece bir insandır ve koşullarının kurbanıdır. Esasen Berber Hayri değişmiştir, ıslah olmuştur; ancak devletin verdiği ölüm cezası da bu esnada kesinleşmiştir. Artık geri dönüş yoktur... Benim gibi ölüm cezasına karşı gelenlerin en sağlam argümanlarından birisi de ölüm cezasının suçlunun ıslah olmasının engellenmesi, dolayısıyla iyileşme hakkının elinden alınmasıdır. Surname isimli bu kitabın ana argümanı da kişinin iyileşme hakkının elinden alınmaması gerektiğidir. Kitabın kapağındaki darağacında filizlenen dal da tesadüfen filizlenmemiştir ve oldukça manidardır. Surname, işlediği konu itibarıyla ve işleyiş biçimiyle tam bir şaheser. Edebiyatımızda bu konuyu bu denli cesurca işleyen başka bir kitaba veya yazara daha rastlamadım. Dünya Edebiyatı'nda ise Victor Hugo gibi örnekler mevcut... Ülkemizde en son 1984 yılında ölüm cezasının infaz edildiği, bu kitabın ise 1973-1975 yılları arasında yazıldığı göz önüne alındığında, bir hukukçu olarak Aziz Nesin'in önünde saygı ile eğilmeyi kendime bir görev olarak görüyorum. Son olarak kitabı bana tavsiye eden ve bir şaheserle tanışmamı sağlayan değerli https://1000kitap.com/Nordavind'ya da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. https://1000kitap.com/Nordavind bana bu kitabı okutmasaydı ve üzerimde baskı kurmasaydı ben bu kitabı okumayacak ve okuduğunuz bu incelemeyi yazmayacaktım arkadaşlar. Gördüğünüz üzere, özgür olduğumuzu zannetsek de bazı koşullar altında özgürce karar veremiyoruz. Ne yani şimdi beni idam etmeniz mi gerekiyor?
Surname
SurnameAziz Nesin · Adam Yayınları · 1995914 okunma
··
1.267 görüntüleme
Murat Ç okurunun profil resmi
İlk önce şunu yanıtlayalım: İnsanları Tanrı mı, Devlet'in yasaları mı korkutur? Cevap net olarak B şıkkı. Ölüme yaklaşmayan insan, hiçbir halttan korkmaz. Tanrı korkusunu insan bir yeri sıkışınca hatırlar. Yoksa işin ucunda Cennet Cehennem diye konular olmasa, hatırına bile getirmez. İnsanın doğası gereği, gördüğü şeyden korkması çok doğal. İdam gerekli mi? İnsana canı veren kim? Bir distopya ya da Bilimkurgu düzeninde değilsek, bir kurum değil, bizzat yaratılma olgusu. O zaman insanı öldüren de bir başka insan değil kendi eceli olmalı. Fakat; Yaşamadığımız yılların, bilmediğimiz tarihin izinde ve içinde kaybolmamak için, modern dünyaya bakmak bu konularda her zaman daha iyidir. Geçmişin yaşandığı döneme ilişkin hava bambaşkadır. Bizim oralara göre yorum yapmamız etik olmaz. Bugüne bakmak lazım. Biz idam istiyor muyuz? Hemen evet ya da hayır demeden şunu da cevaplamak şart. Öyle bir şey olmaması tüm insanlığın dileğidir ama eşine, dostuna, kardeşine, annene, babana, kızına; birisi tecavüz etse, tecavüz sonrası onu öldürse, ölüsüyle de ilişkiye girse, sonra onu parçalasa, lime lime etse, bavula koyup çöpe atsa... İleri mi gittik? Evet... Gittik çünkü, oturduğumuz yerden evet ya da hayır demekle başımıza geldiğinde evet ya da hayır demek hatta ve hatta kendi adaletimizi sağlamaya çalışmak bambaşka şeydir. Siyasi suçlular, hırsızlar svsvsvsv idam edilsin ya da edilmesin konusu bambaşka savdır. Yukarıda da dedim buna net cevap vermek işlenen suç ve konu ile ilgili olmakla beraber, başımıza gelmesi durumuyla ilgilidir. Ve idamın en kötü yanı, yanlış bir kararla masum bir insanın ölüme yollanmasıdır. Bunun geri dönüşü yoktur. Müebbet hapis bir cezalandırma şeklidir tabi ki. Ama şartları iyi mi olmalı, kötü mü? Öcalan belki bizden daha iyi bakılıyor? Ve bizim vergilerimizle. 30 bin bebeğin katili idam edilmeli mi, edilmemeli. Dürüst olmak işte buna gerçekten cevap verebilmektir. Yoksa hepimiz rahatça idama karşı olabiliriz. Neyse, eline sağlık bu güzel inceleme için. Uzattım sanırım. :))) Aziz Nesin kendisine bile muhalefet ettiği için, her kesim Aziz Nesin okumalıdır. Saygılar. :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Yorumun için teşekkür ederim. Sorduğun sorulara senin nasıl cevaplar vereceğini biliyorum. Sen de benim vereceğim cevapları iyi biliyorsun :) Saygılar bizden :)
1 sonraki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Semih emeklerine sağlık dostum bana göre yazdığın en iyi incelemelerden biri olmuş. Dediğin gibi kitabın da etkisi çoktur bunda ama senin katkın muazzam... Sen bir avukat olarak, zamanında tuğla gibi hukuk kitaplarının içinden geçerek, bizimle bir kısmını paylaştığın bilgi ve kavramlara vakıf birisin. Ancak bizim böyle bir şansımız yok doğal olarak. Bizim şansımız, bu sitede edebiyat üzerinden hukuki konularda farkındalık yaratacak, daha da güzeli, bunu harika bir dil ve akıcılıkla yazıya dökecek hukukçu bir okur dostuna sahip olmak:) Edebiyat doğru okunduğunda her derde devadır diye boşuna demiyoruz. Sitedeki değerli okurlar, okuduğu kitapları kendi hayat, meslek, ilgi alanları ve yetenek süzgecinden geçirip paylaştığında ortaya tarifsiz bir kollektif birikim çıkıyor. Kendi adıma gerçekten de oldukça faydalandığım, başından sonuna keyifle okuduğum bir incelemeydi... Teşekkürler değerli dostum. Sevgilerimle...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Necip Abi. Fazla sıkıcı olmamak adına hukuk konusunda yazmamaya gayret ediyorum ama böyle muazzam bir kitaba hukuksal olarak bakmam gerekiyordu. Nihayetinde ölüm cezası gibi arada bir gündemimize düşen konuyla ilgili de okurlara düşüncelerimi iletmek de istedim. Tekrar teşekkür ederim :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Samet Ö. okurunun profil resmi
Çok zor bir soru şu idam. Aziz Nesin'den başka bu konuya değinebilecek birinin olmamasına bu yüzden pek şaşırmadım. Çünkü suç ve ceza kavramları inanılmaz zor meselelere varıyor. Suçlanana dışarıdan baktığımızda toplumsal yönümüzle bakıyor, merhametli olabiliyoruz. Evet bu adam değişebilir deyip ona bir şans daha vermek insancıl bir davranış. Ama tecavüze, cinayete kurban giden kişi bir yakınımız, özellikle de en yakınlarımız, çocuğumuz, anne babamız olduğunda işler çığırından çıkıyor; bunu yapanın cinsel organının kesilmesini, günlerce işkence görmesini, hapse değil diri diri mezara atılmasını arzu edebiliyoruz. Sen de bu zor konuya alanına hakimiyetinden olsa gerek çok güzel ışık tutmuşsun, bu yazıyı okuyabildiğimiz için şanslıyız. Ben pratikte her zaman idama karşıyım, eninde sonunda bunun mevcut güç erklerinin düşmanlarının katline (darağacındaki senin kapakta fark ettiğin o filiz ve tabii ki üç fidan!) dönüşeceği kesin görünüyor. Ama yukarıda bahsettiğim mağdurun yakını olmaya gelince benim de şartellerim atıyor, buna yanıt veremiyorum işte. Emeğine sağlık Semih, Aziz BABA'ya senin kaleminden bir bakış renk kattı. Yorumumu seni zor bir soruyla baş başa bırakarak noktalayacağım. "Peki sen mağdurun yakını durumuna kendini koyarak düşündüğünde yine böyle karar verebilir miydin?"
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Samet. Yorumuna katılıyorum, çok zor bir konu ve ben bu düşüncelerim kesin doğrulardır iddiasında değilim. Sadece tartışalım istiyorum. Çünkü herkesin bir düşüncesi olmalı. Sorduğun soruya, cevap vereyim: Elbette o kişinin ölüm cezası ile cezalandırılmasını istemem.(Empati yaparak cevaplamıyorum bu soruyu. Bizzat benzer bir durumu yaşamış biri olarak cevaplıyorum.)
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Hakan Tekin okurunun profil resmi
Aziz Nesin' in çok zor bir vaka ile kendisini zora soktuğunu ve kolaycılığa kaçmadığını söylüyorsunuz. Asıl onun düzeldiğini göstererek kolaya kaçmıştır. Tam tersi düzelmesi daha olağan olan bir vaka alsa düşüncesinin haklılığını savunmakta yetersiz kalırdı. Peki ya bu zor vakanın bütün çabalara rağmen düzelmediği bir kurgunun sonunda idamın yanlış olduğu fikrini savunsa! İşte o zaman kolaycılığa kaçmamış olurdu.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Ben o cümleyi kurarken düzelmesi zor bir vakayı ele aldığını belirtmedim. Çarpıtıyorsunuz... O cümleyi kurarken çok ağır bir suçu ele aldığını belirttim. İkisi ayrı şeyler. Aziz Nesin kolaya kaçmamıştır. Berber Hayri hemen düzelmemiş. 4 yıl boyunca düzelmesi için geçirdiği evreleri tek tek anlatmıştır. Bütün bu kurguların sonunda öyle bir sonuca varamazdı Nesin. Varabilirdi de ama bu önemli değil ki. Çünkü amacı en ufak bir ihtimal de olsa birinin önündeki düzelme şansını almamak gerektiğini savunuyor. Aşağıda size sorduğum gibi, sağlık sektöründe çalışan biri olarak düzelme ihtimali olmayan hastalarınızı ölüme terk mi ediyorsunuz? Eminim ki etmiyorsunuzdur. Çünkü size güveniyoruz :)
1 sonraki yanıtı göster
Nazlıgül okurunun profil resmi
Dediğiniz gibi bir insanın değişmiceğinin garantisi yok. Amacımız o insanı topluma kazandırmak mı yoksa diğer potansiyel suçluları korkutmak mı diye düşünmek lazım. İnsanları suç işlememeleri için korkutmak, göz dağı vermek mi daha etkilidir yoksa onları daha güzel ”insanca” yaşamaya teşvik eden uygulamalar mı? Toplumu korkutarak devletin suç olarak gördüğü bazı şeylerden uzaklaştırabiliriz evet ama bu sefer de bambaşka suçlarla karşılaşırız. Negatifle negatif hayatta her zaman pozitif etmez. Aslında bir çok insan sadece inancıyla hareket ettiği için, islami açıdan da düşünürsek bir insan hangi suçu işlerse işlesin tövbe ederse Allah tarafından affediliyor. Bkz. “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim, 66/8) “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gi bidir.” (İbn Mace, Zühd 30) buyurur. Ülkenin çok büyük bir kısmının müslüman olduğunu düşünürsek; insanların inandığı en yüce varlık olan Allah affediyor fakat bir başka kulu canını almakta hak idda ediyor. Bence hangi açıdan bakarsak bakalım çok büyük bi yanlış idam. Küçük yaşta sırf devletin istediğini düşünmediği için (daha düşünce yapısı yeni yeni oluşurken) idam edilenleri de düşünürsek...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Tabii ki söylediklerinize katılıyorum. Doğru bir bakış açısı. Ben de dindar birisi olsaydım kesinlikle ölüm cezasına karşı çıkardım. Siz kim oluyorsunuz da can alıyorsunuz? Ayrıca negatif artı negatif hayatta her zaman pozitif etmez, sözünüz de oldukça çarpıcıydı. Teşekkürler.
1 sonraki yanıtı göster
Sezen B. okurunun profil resmi
Ölüm cezalarına karşı biri olarak yazdıklarına aynen katılıyorum. Aziz Nesin gerçekten de çok uç bir örnek vererek (Taciz ve cinayet) konuya değinmiş. Her ne olursa olsun idam bana göre bir cinayettir. Devlet bizim adımıza yapıyor diye kendi kendimizi kandırmayalım lütfen. Bir insanın yaşama hakkı asla başka insanların tasarrufunda olmamalı.. Caydırıcı cezalar, veya ıslah etme yöntemleri bence daha insancıl çözüm metodlarıdır. Emeğine sağlık Semih. :) Toplumun kanayan bir yarasına parmak basan güzel bir inceleme olmuş.
Semih Doğan okurunun profil resmi
İnsanca çözümler ve yaptırımlar her zaman tercihimdir. Sonuçta insan onurunu ve insanın yakınlarının onurunu her zaman düşünmek durumundayız. Teşekkür ederim :)
Esther. Sema okurunun profil resmi
Kesinlikle görüşünüze katılıyorum. Asarak keserek bir yere varılamayacağını her zaman savundum ve bu fikrim aynen devam ediyor. Burada maalesef aşırı duygusal davranıyor ve öfke ile düşünüyoruz toplum olarak. Mantıksal bakmak lazım burada. Şimdi başka bir nokta belki de alakasız olacak ama yine de değinmek istiyorum. Geçenlerde 2 lise öğrencisine köpekler saldırdı ve birisi vahşi bir şekilde can verirken diğeri ağır yaralandı. Şimdi hayvan hakları ile ilgilenen kişiler söz konusu insan olunca ortada yoklar. Aynı şekilde köpekler insana saldırdı diye bu sefer de onlara insanlık dışı davranmak ne kadar doğru? Demem o ki bu olaydaki gibi herkes kendine geldiği hassas noktalar ile yaklaşıp genel bakamadığı için kangren olmuş vaziyetteyiz. Nereden kessek diğer taraftan tekrarlıyor. Herkes sonuç odaklı ve neden odaklı yaklaşamıyor olaya. Halledilmesi gereken buyken yine asıp kesmekten bahsediliyor. Gerçekten oldukça üzücü. Ayrıca şöyle bir gerçek var atasözü ile tamamlayıp noktalıyorum. " Keser döner sap döner gün gelir hesap döner." İnceleme ve değerli düşünceleriniz için teşekkürler.:)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Hayvan hakları konusunda ben de sizin gibi düşünüyorum. Her konuda duygusal yaklaşıyoruz. Oysaki bizim duygusal yaklaşımla değil faydacı yaklaşımla yasaları oluşturmamız lazım. Teşekkür ederim.
Neslihan T. okurunun profil resmi
Bu konuda düşüncelerini az çok biliyordum yorumlarından, ama böyle toplu bir şekilde incelemende okumak daha bir güzel oldu. Aynı düşüncelere sahibiz. Suç ne kadar büyük olursa olsun, -canımın bir parçası dahi gitmiş olsa-öldürmek eylemine karşıyım. İdam cezasının hiçbir şekilde bir caydırıcılığı yoktur, birbirimizi kandırmayalım. Suçu işleyen adam bunların bilincinde olsa zaten o içinde bulunduğu duruma da hiçbir şekilde girmezdi. Suçu işleme anı çok başkadır. İdam olsa bile bu bilince sahip herkes yapmak istediğini yapacaktır ve belki de bu sefer daha da titiz hareket edecektir. İnsanız sonuçta, düşünürüz, kendimizi durum ne kadar zorsa o kadar açık etmemeye çalışırız. Ha bir de insanlığın çok daha farklı bir durumu vardır. İntikam duygusu gibi. Şu an toplumun en derin yaralarından biri de kadına şiddet ve kadın cinayetleridir. Bir kadın kendi hırsları doğrultusunda bir erkeğe böyle bir suçlama da yükleyebilir. İnsanız yahu, her türlü pislik bizim ellerimizde. Duygusal bakmak yerine bazı konularda daha da objektif olmamız gerekiyor. Bu gibi durumların idam kararından sonra da olacağının bilincinde olmak gerekiyor. Bugün tecavüzcüye idam istersin, aradan yıllar geçer büyük bir açlık gelir ülkeyi vurur, bu sefer ekmek çalana idam istersin. Bu durumu devletin eline bırakmayı asla onaylamıyorum. Eğer devletin adaletinden hiçbir zaman şüphe duyulmuyorsa hadi iste o zaman. Bugün bile türlü türlü yanlış kararlar alınıyorken, -adaletten o kadar bahsedildiği halde- nasıl bu düzenin eline idam gibi bir karar vermek istersin? Hayır ben bu yorumumda “ya ben tüm insanları severim hepsi çiçektir,” bakış açısıyla yaklaşmıyorum. Sisteme güvenmiyorum! Düzene güvenmiyorum! Devlet çoğu zaman çıkarları doğrultusunda karar verirken, bu durum da bazı kişilerin uygulamaya çalıştığı kendi politikasına dönecektir. İnsanlar için de öyle. Eline sağlık Semih.
Semih Doğan okurunun profil resmi
%100 katılıyorum. Tamamen aynı düşüncedeyiz. Kendini hukuk alanında geliştirmişsin. Sebeplerini biliyorum tabii :)) Teşekkür ederim.
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.