Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Gün
Felsefe finalinden çıktım, o halde varım. Merdivenleri ikişer ikişer çıktım. Dışarıdayım. İçimde garip bir neşe mevcut. Halbuki felsefeyle az biraz da olsa haşır neşir olmamdan mütevellit buhranlar geçiriyor olmam gerekmez miydi? Gerekmezdi. Hem havanın serinleten soğukluğu olası buhranın harını dindirecek yumuşaklıkta. Belki de bu sebeptendir neşem. Sınavda kimi soruları bilmeyerek, salt mantığıma uyarak işaretledim. İşte felsefe biraz da bu değil mi, dedim kendime cevapları gülerek işaretlerken. Bundan da olabilir buhran geçirmiyor oluşum. Hem bir dakika! Kim istiyor ki? Ellerime parmaksız siyah eldivenlerimi geçirdim. Bu eldivenler artık benimle bütünleşmiş durumdalar; Erhan dediğin kışın o eldivenleri takar. Hızlı da yürür Erhan. Yürüdüm. Önce gittim telefonu, cüzdanı, beremi ve kitabımı emanet olarak bıraktığım yerden aldım. Ücreti üç lira. Kontrol güvene mani değildir deyu dükkandan çıkmadan eksik gedik var mı diye çaktırmadan baktım eşyalara. Eksik yok. İnsanlık yaşıyor; ücreti mukabilinde. Çıktım. İstikamet olarak Kitapçı Ahmet’i belirledim. Anlık bir hedef olmadı benim için. Plancı biri olduğumu söyleyemem fakat gitmek yahut yapmak istediğim bir durum söz konusu olursa onu günler öncesinden düşünür dururum. Kitapçıya gideceğim diye bilmem kaç gün kitap siparişi vermedim bu sebepten; belki aradığım kitaplar orada vardır hem. Ayrıca ne vakittir ikinci el kitaplar arasında bulunmuyordum. İşte böyle oldu. Hedefim, Vezneciler metro istasyonu çıkışından Süleymaniye Camii’ne doğru uzanan ara sokağın solunda yer alıyor. Gittim. Allah’ın selamını verdim, aldılar. İnsanlık ölmemiş; gerçekten. i.hizliresim.com/LvVqgJ.jpg Rafların önünde iskemleler var iki üç tane. Çöktüm birine. Karşımda hatırat kitapları. Sararmış sayfalar gözlerime ışık oldu. Canlandım iyice. İçeride hanım öğrenciler de var. Belli ya hazırlık ya da birinci sınıflar; heyecanla kimi yazar isimleri soruyorlar kitapçıya. İncecik sesleri kuş sesi olup doluyor dükkana. Neden sonra gözüme
Yavuz Bülent Bakiler
Yavuz Bülent Bakiler
’in bir kitabı çarpıyor; Üsküp’ten Kosova’ya. Kitaplara çıplak elle dokunmalı. Siyah eldivenleri çıkardım. Kitap üçüncü baskı, enfes. Karıştırıyorum. Bir gözüm onun sayfalarında bir gözüm raftakilerde. Aynı kitabın bir başka baskını görüyorum sonra. Devam ediyor ve Dündar Taşer’in Türkiye’sini görüyorum. Onu da alıyorum avuçlarım arasına. Sıcak oldu. Bereyi de çıkarmalı. O sırada genç hanımlardan biri müthiş bir iç çekiyor. Dönüp bakıyorum. Van Gohg’un bir kitabını görmüş, elinde evirip çeviriyor. Amca diyor, ne kadar bu? Sen ne kadar olsun diyorsun, diye cevaplıyor amcası. Cevap; on lira. Buyur senin olsun hanımefendi, diyor kitapçı. İnsanlık yaşıyor; sahiden. Ayağa kalkıyorum. Önüme Türk Edebiyatı rafı geliyor.
Orhan Kemal
Orhan Kemal
,
Sevinç Çokum
Sevinç Çokum
,
Oğuz Atay
Oğuz Atay
,
Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin
Peyami Safa
Peyami Safa
’nın eserlerini aramamla bulmam bir oluyor. Şimşek ve Bir Akşamdı adlı eserlerini alırım diye avucumdakilere ekliyorum. Etti dört kitap. Devam ediyorum ve bu sefer şiir ve felsefe raflarını inceliyorum.
Attila İlhan
Attila İlhan
’dan
Michel Foucault
Michel Foucault
’a,
Erich Fromm
Erich Fromm
’dan
Pablo Neruda
Pablo Neruda
’ya… i.hizliresim.com/yG7OR0.jpg i.hizliresim.com/r0lbZB.jpg Alamıyorum kendimi sayfalarını karıştırmaktan, hiç değilse kitapları alayım diye acele etmek istiyorum. Kendimce
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
senesi ilan ettim bu yılı. Kitaplarını soruyorum. Bilenler bilir, bu gibi eski kitapçılar değme bilgisayarlara taş çıkartır. Pat diye yerini gösterdi; şurada olmalı. Baktım ve evet oradalar.
Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu
kitapları ile yanyana. İşte talih. Oradaki altı yedi kitaptan hiçbiri bende yok. Sevinçten çıldırmamak elde değil! Kendime hakim olmama engel değil, olmamalı. Olmuyor. Bana -şimdilik- en gerekli olan dördünü alıyorum. Etti sekiz kitap. İşte o anda Dündar Taşer’i ve Peyami Safa’yı şimdilik gerek yok diyerek gözden çıkarıyorum. Zira ev kitap doldu. Üzücü. Evin kitapla dolması -kitap dolması değil dikkat- değil, evdeki rafın yetmemesi. İşte tam bu anda kitapçının alt katına inmek istediğimi belirtiyorum. Ne demek buyur, istediğin gibi gez, diyor kitapçı. İniyorum. İniyorum kulelerinden katil iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte değdikçe ayaklarım merdiven alçalıyor açılıyor leşlerin, atmıkların cesurane canlıların korka korka uzandıkları zemin ağzımda kef iki gözIerimde mil iniyorum kulelerinden katil i.hizliresim.com/6DAz8N.jpg Evet merdivenler eskimiş. Bastıkça alçalıyor, kırılacak gibi oluyor fakat kırılmıyor. Aşağıdaki raflarda genelde eski püskü kitaplar ve rahat görünümlü tekli bir koltuk mevcut. Tam kitap okumalık. Çok durmuyor ve tekrar yukarı çıkıyorum. Elimde kalan son beş kitabı almak istiyorum fakat üzerimde nakit yok. Kart da geçmiyor. En yakın nerede atm var diye soruyorum. Öğreniyorum. Metroda. Detaya gerek yok. Gittim. Yürüyen merdivene bindim. Asansöre girdim. Atm karşımda. Paramı çektim. Asansöre girdim. Yürüyen merdivene bindim. Sokağı geçtim. Parayı verdim. Kitaplarımı aldım. Çıktım. Kediye pisi pisi dedim. Mutlu son. Karnım aç. Köşe başındaki büfeye girip tavuk şiş döner ve ayran söyledim. Üst kata çıktım. Kimsecikler yok. Harika. Sokaklara bakmasına rağmen manzara da güzel. Hesabı ödeyecekken çiğ köfte ikramı için ısrar etti dükkan sahibi. Güzel insan. Ah Fatih ne cevherler var sende bir bilsek. Yemekten sonra ikindi için Kalenderhane Cami’ne geçtim. Doğu Roma’dan kalma bir yapı. Zamanının kilisesi. 18. yüzyılda camiye çevriliyor. Bu çevirmeden olsa gerek kıble giriş kapısı istikametinde değil de yaklaşık otuz derece sağa doğru. Son derece estetik bir yapı. Camii girişindeki koltukta kedi uyuyor. Bir başka güzellikse cami girişinde, imam odası yanında bir termos dolusu sıcacık çay var. Allah kabul etsin. Güzel insanlar var; çok şükür. i.hizliresim.com/Rg75BG.jpg Evet. Gün böyleydi. Böyle böyle derken elimde kitapların bulunduğu poşetle ev yoluna düştüm. Düşerken de hedefimi belirledim; sitede günlük tarzında işbu yazıyı yazacaktım. Yazdım. Unutmadan, yolunuz Fatih Vezneciler'e düşerse muhakkak Kitapçı Ahmet'i ziyaret edin. Kalenderhane Camii'nde de namaz kılın. Selametle.
·
353 görüntüleme
Gökçe okurunun profil resmi
Fatih'in sokaklarında gezip Şehzadebaşı Camii'ne gitmek istemeli, Süleymaniye'ye doğru çıkarken yeni yerler ve tabii Kitapçı Ahmet'i keşfetmeli bir his oluştu içimde yazıyı okurken hem de bugün "çalışmasaydım Fatihe giderdim, ne de güzel olurdu" demişken... Fatih güzel, yazı da tam ona mukabil.
erhan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Fatih güzel. Ara sokaklarda o kadar güzel camiler var ki. Mesela sınav öncesi şimdi adını hatırlamadığım bir minik camiye girdim. Avlusu taşlarla bezeli. Girintili çıkıntılı Pek rastlanmıyor artık böylesine.
1 sonraki yanıtı göster
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Günü kıskandım Erhan kardeşim daha dün akşam kızlarla konuştuk İstanbul yapalım sahafları gezelim diye neydi o meşhur söz " tesadüf yoktur tevafuk vardır" bu sabah bu iletiyi görüp okumak bence bir işaret en kısa zamanda Kitapçı Ahmet' e uğramak farz oldu ve oradan Kalenderhane Cami elbette kalemine sağlık.
erhan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Ertelememek gerek. Müsait olduğunuz ilk anda gidiverin. Hem kedi de seversiniz kitaplar arasında :)
1 sonraki yanıtı göster
Büşranur okurunun profil resmi
İnternetten kitap almanın tam bir işkenceye dönüştüğü zamanlarda Kitapçı Ahmet'i öğrenmek iyi oldu...
erhan okurunun profil resmi
Fatih'e kitap için gelen hemen herkes Sahaflar Çarşısı'na gider fakat orası sahaf hariç her şeye benziyor. Bu açıdan tek başına Kitapçı Ahmet oradan on misli daha iyi.
Zeynep Taşdelen okurunun profil resmi
İstanbul özlemim yazınız nedeniyle depreşti. Yakın zamanda bahaneleri bırakıp gelmek lazım. Yazınızı bir kitapta okuyor olsaydım mutlaka mavi kalemle işaretleyeceğim yerler olurdu. Fotoğrafa meyilli bi insan olarak arada fotoğraflara bakmakta keyifli oldu. Teşekkürler, Sakarya'dan selamlar :) 🌿
erhan okurunun profil resmi
Bilmukabele. Teşekkür ederim efendim. Gezilecek diyar İstanbul. Gezmekle bitmeyecek. Benimki gezmek değil, basit bir uğrama. :)
Nazlı Süner okurunun profil resmi
:) satırlar arasında dolaşırken kendimi yağmurlu bir havada pencere kenarında battaniyem ve kahvem eşliğinde Mustafa Kutlu okur gibi hissettim çok akıcı bi diliniz var tebrik ederim.
e.z.a okurunun profil resmi
Her şey o kadar tanıdık ki okurken gününü anlatan benmişim gibi hissettim :) Rotaya çok aşinayım, tek fark köşedeki büfe yerine Süleymaniye Camii ya da Şehzadebaşı Camii avlusunda oturur, eve varmayı bekleyemeden yeni kitaplarımı karıştırırım. Kendimi tutamadım, özleyenler ve gitmek isteyenler için, gidemediğimde özledikçe baktığım görsellerden bırakıyorum müsaadenizle; Kalenderhane’yi arkasına almanın huzuruyla uyuyan bir kedicik; i.hizliresim.com/3jr19oz.JPG Kitapçı Ahmet’ten; i.hizliresim.com/cedyu3g.jpg Süleymaniye'de akşam ettikten sonra; i.hizliresim.com/bnpg5vf.JPG Not: İyi insanları özellikle anarak hâlâ var olduklarını hatırlattığınız, umutları yeşerttiğiniz için bilmem nasıl teşekkür edebilirim. İyi insanlar var, şükür ki var, vesselam.
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.