Ada üzerine ne çok kitap yazılmıştır. Küçük bir adaya kaçıp sığınmayı ister çoğumuz. Herhalde kalabalığın verdiği yorgunluktan uzakta biraz sükunet, biraz da sadeliği temsil ettiği içindir. Bense hep uzak durmak istedim adadan. Arkadaşlarım veya ailem ne zaman “Haydi falanca adaya gidelim.” deseler, bıkkın ve kızgın bakışlar üzerime çevrilir:) Bilirler ki gitmek istemem. Yine de pek çok adayı ziyaret etmişliğim vardır. Ancak her defasında bende bir tutsak edilmişlik hissi uyandırdı. Sanki oradan geriye, evime hiç dönemeyecekmişim gibi hissedip, kendi dalgalarımda boğuldum. Nice sonra fark ettim ki benim sığındığım ada kendi içimdeymiş. Sükunet bulduğum, güvende hissettiğim o ada varken tutsak hissettiren başka bir adayı reddetmişim. Kitap üzerine birkaç kelam edecekken içimi döktüm, hay Allah!☺️ Ama buna biraz da Emir Kusturica filmleri ve Goran Bregovic konserlerinden bahsetmenizle siz sebep oldunuz Necip Hocam:) Oturduğum yerden alıp nerelere götürdünüz beni bilseniz...
Bir süreliğine kitabın rotasından sapmış olsam da keyifle okuduğum incelemeniz yine, yeni şeyler öğretti. Selimoviç’i ve Ada’sını merak edeceğimi hiç sanmıyordum. Öylesine kararında ve su gibi akıp giden bir anlatımla aktarmışsınız ki, on üzerinden on puan verdiğiniz bu kitabı okuyasım geldi.
Elinize sağlık. Yazdıklarınızı okumak her zaman ufkumu açıyor, hislerimi tazeliyor. Kaleminiz daim olsun.