Acı çekmekten korkuyorsan, elbette acı çekme olasılığını azaltırsın. İp cambazlarını düşün, gerçekte ipte yürürken düşebileceklerini düşündüklerine inanıyor musun? Hayır, bu riski kabul ediyorlar ve bu tehlikeye meydan okuyabilmenin tadına varıyorlar. Hayatını hiçbir yerini kırmamaya dikkat ederek geçirirsen inanılmaz sıkılırsın, biliyorsun… Tedbirsizlikten daha eğlenceli bir şey bilmiyorum! Kendine bir bak! ‘Tedbirsizlik’ dediğimde gözlerin parlıyor! Ah ah! 14 yaşındayken bir kız için Avrupa’yı kat etmeye kalkmak, bu tedbirsizliğe karşı büyük bir tutku değil de nedir?
BİR GÜN ANLARSIN
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar
"Sen İstanbul olsaydın;
Saçların, Ekim'in yirmialtısındaki çınar yaprakları tonunda... Ve gözlerin Marmara Denizi renginde olurdu, değil mi?
Ve sen İstanbul olsaydın;
Bir pembe ibrişim gibi akardın gönlüme doğru.
Değil mi?..
Sen İstanbul olsaydın;
Henüz gözden deryalar, güllerden kan damlamadan!...
Ve bilip dağlardan kalyonlar geçireceğimi; önüme surlar dikmeden ve yoluma zincirler çekmeden...
O ilk... Altından güllem, düştüğünde tam kalbinin üstüne, açardın bana kapılarını değil mi;
Sen İstanbul olsaydın?.."
MUTLU AŞK YOKTUR
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hayatı Bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip
en okunaklı yeriydi alınyazımın
gizleyemedim
geceleri kılık değiştirdim
ellerini soyunup gözlerini giydim
akşam sağanaklarıyla indim gizli bahçelere
bulutu yüzüne çevirdim
kirpiklerinden sağanaklar başladı
gözlerin geceye yağdı
karanlığım ıslandı
sonra sana vurdu
sana sustu bütün gitmeler