“Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete...”
“...
Artık “sen” ol gülüm
Beni esmer günlerde beyazlatan “sen”,
Ve tenini, terli gecelere
Gözlerini, gözlerime ayarla,
Omzunu başıma...
İnan bu kentler de utanacak bir gün,
Belki de sadece kan değil
Gülüşler kalacak ertesiye.
Yürekleri avuçlarında çocuklar gülüm,
Belki de
Ellerinde karanfil tutan sevgililer kalacak
İnan, inan bana!
....
”
“...
Siz yitik bir coğrafyada
eksik bir sevdayı yaşadınız mı,
Yaşadınız mı bir başınıza?
Siz, siz yaşarken öldünüz mü hiç?
Yüzlerce kez, binlerce kez, milyonlarca kez...”
“Bir güvercin ürkekliğiyle sevdim seni
Yapraklarında uçtum
Gittim umudun menziline,
Özledim, örselendim
Öldüm de
bu ölmek hiç bitmedi
Hep...
Hep sende kaldım!”