Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Kitabın arka kapakta yer alan tanıtım yazısı ilgimi çekti, sürekli alsam mı almasam mı diye tereddütteydim. Ama şu an okuduğuma pişman değilim. Aşkın, gizemin, aksiyonun eksik olmadığı bir kitaptı. Sare YILMAZ ya da yıllar önce ailesinden adice koparan insanlar tarafından yeni bir kimlik verilmiş savunmasız küçük Sare, yıllarca içinde bulunduğu kafesten kurtulup özgürlüğüne kavuşacağı anı beklerken, tanık olduğu olay sebebiyle Alkan ile karşılaşıyor. Okurken gelişen olaylar, bana sürpriz oldu. Ayrıca Hızır babayı ben de çok sevdim. Kurgusunu ve anlatımını sevdim.
Okuldaki yogunlugumdan dolayi kitaplarim elimde surunup gidiyor ama bu kitabi yazarinn dilini de sevdim.
Sare kucukken bi adamin onu ailesnden koparmasyla tek basina buyuyor. Sessiz icine kapanik herseyi oldugu gibi kabul etmis bi sekilde. Ama bi gun bi gece hersey bi olaya tanik olmasyla degisiyor ve hayatina Alkan tasi dusuyor :) gerisi kitapta beklemedgm olaylar gelisti ve bunlar cokta hosuma gitti :) bir de kitapta Hizir baba gercegi war. Baba gibi adamdi cok sevdim onu da. Sevgili yazarcigima burdan duyrulur. Lutfeeenn Kivanç'nda hikayesini yazin lutfeeeen :)
Sevgili genclik okuyun okutun cok hos idi ;)
Gecenin Ruhu ~ Gülçin Özbek Kuyumcu
.
Sare daha minicik bir çocukken babasının düşmanları onu ve annesini kaçırıyor. Tabii düşmanların yaptıkları bununla sınırlı değil. Yıllarca Sare’yi birinin yanına bırakıyor hem özgür hem esir ediyorlar. Hayata devam ediyor ama kimsesiz ve bir gün babasına kavuşma hayaliyle hayata tutunuyor. Bir gece
Kan kardeşler iki savaş arası Alman toplumunun çocuk ve genç yaştaki bireylerinin; yetimhane, sokak ve hayatın acımasızlıkları arasında ezilenlerin konusunu, tüm çıplaklığıyla anlatmış bulunmaktadır.
Yetimhanede geçen yılların ezilmişliği, horlanışları, oğlan çocuklarının cinsel istismara uğrayıp kaçışları ve hayallerini süsleyen Berlin sokaklarında bir sandeviç, bir bardak bira için kendi bedenlerini satmaları. Aç kalmamak uğruna çalmalarını konu edinmekte.
Bir grubun içine dahil olmayanları en zor şartların beklediği Berlin sokakları. Bir tarafta ise çetenin müdavimi olanların aldatıcı günleri; zaman zaman güzel giyseleri, başlarına koyacakları bir damı fakat çıkmazları uzun sürmeyen yazgıları. Sonuç cezaevleri ve daha berbat günler.
Neyse ki bunca zorluğun, acımasızlığın, ezilmişliğin, haksızlığın arasında umuda dair de güzel şeyler olabiliyor.
Ludwig ve Will kendi yollarını aydınlık yarınlara taşıbiliyor. Sıkılmadan okuyabilirsiniz. İyi okumalar...
Yazarın anlatım dilini, akıcılığını ve konularını beğeniyorum. Bu kitapta güzeldi.
Sare küçük bir çocukken babasının düşmanları tarafından kaçırılıyor, o arbede de çıkan yangında annesini kaybediyor ve bu insanlar tarafından soyadı değiştirilerek yıllarca alıkonuluyor, çocukluğunu pek hatırlamıyor ve kimseyle dostluk kurmuyor, bu nedenle de tüm zamanı ev denilen zindanla, okuduğu hemşirelik okulu arasında geçiyor.....
Bir gece karanlık bir sokakta, kendisini yıllarca alıkoyan adamlardan birinin ölümüne şahit oluyor ve fark ediliyor, kendisini gören adamlardan kaçarken küçük bir kaza yaşanıyor ve bu kaza sonrasında genç kız hiç hatırlamadığı geçmişine ait iki adamla tanışıyor, Hızır baba ve Alkan, karanlık sokakta gördüğü bu adamlar ona yeni bir hayatın kapılarını açıyor
Kitabı okumaya başlamadan önce bilmiyordum, hayatları kayıplarla dolu bir grup çocuğun toplumda kabul edilme çabalarını okurken, benim de en büyük kayıplarımdan birisiyle yüzleşmem gerektiğini.
Kitabın ortalarındayken, babamı toprağa emanet edip hayata devam etmem gerektiğini bilmiyordum, biliyordum kendi kanımızdan olan kardeşlerimizden başka,
Mukaddime
Halk hikâyeleri yoktan var edilemez, sadece yeniden anlatılır…
Alman Grimm Kardeşler 1800’lü yıllarda köy köy dolaşarak topladıkları eski Cermen hikayelerini, şiir ve efsanelerini derleyerek Pamuk Prenses, Kül Kedisi, Rapunzel gibi bugün hemen herkesin bildiği o meşhur hikâyeleri “insanlığa” kazandırdılar ve bu kitabın yazımında bana ilham kaynağı oldular. Neden bizim hikâyelerimiz de bilinmesin ki?
Ben bir akademisyen değilim, ilmî bir çalışma yapmış olma iddiam da yok. Grimm Kardeşler gibi köy köy, oba oba dolaşmadım. Fakat akademik makale ve tezlerdeki, bir kardeşimin deyimi ile “okunmayan makalelerdeki” hikâyeleri okuyup, yeniden yorumladım ve kendi lisanımca anlatmaya çalıştım. Bu hikâyelerin yeniden ve yeniden anlatıldıkça Anka kuşu gibi küllerinden doğacaklarını ve ata yurtlar ile aramızdaki zayıf köprüleri perçinleyeceklerini ümit ediyorum sevgili kaari…
Bu kitaptaki tüm hikâyeleri son okuyucu olarak baştan sonra okumak ve düzenlemek zahmetine katlanan Gülcan Havva Eraslan’a, bu büyük yeteneği(!) keşfedip, bu kitabın ortaya çıkışına önayak olan “editörümüss, kıymetlimisss” “Neuzibillah” Göktürk Ömer Çakır Beyefendi’ye, desteğini üzerimden hiç eksik etmeyen değerli dostum “Son Gulyabani” nam korkucu esnafı Mehmet Berk Yaltırık’a, yazmam için beni yüreklendiren aziz dostum Tamer Sağcan’a, yazmak için kıymetli vakitlerinden çaldığım eşim Zeynep ve kızım Gülnihâl’e, beni Ayarsız dergisinden ve sosyal medyadan takip eden okuyuculara -ki onlar hikâyemin asıl kahramanlarıdır- sonsuz teşekkürlerimle…
Serkan Türk'ün yaklaşık iki yıllık çalışması sonucu, Türk sinemasının 100. yılında yayımlanan Yüzyıllık Perde, 53 yazarın kişisel tarihleri ile harmanladığı, keyifli bir Türk sineması yolculuğuna çıkarıyor okuyucuyu.Kitapta, Serkan Türk,Abdulkadir Akdemir, Ahmet Karacan, Arzu Alkan Ateş, Ayşe Akaltun, Ayşe Keskin, Batuhan Kurt, Cem Kalender, Cihan Sağlam, Çiğdem Sezer, Çisel Onat, Cüneyt Asi Duru, Derya Önder, Didem Gülçin Erdem, Didem Görkay, Efnan Dervişoğlu, Emrah Polat, Engin Sevinç, Ersun Çıplak, Ertuğrul Aydın, Fahri Tuna, Faruk Duman, Fatma N., Fuat Sevimay, Gamze Güller, Güray Süngü, Güven Adıgüzel, Hakan Bıçakcı, Hasip Bingöl, Hülya Soyşekerci, Hüseyin Alemdağ, Hüseyin Peker, İlker Filiz, Kadri Özcan, Makbule Aras, Menekşe Toprak, Merve Koçak Kurt, Mukadder Gemici, Murat Ergin, Murat Özyaşar, Müge İplikçi, Neslihan Önderoğlu, Nihan Kaya, Nilüfer Altunkaya, Onur Çalı, Ozan Kaçar, Ömer Erdem, Selçuk Küpçük, Suzan Bilgen Özgün, Tunç Kurt, Tülay Kale, Uğur Biryol ve Vural Uzundağ gibi isimlerin imzası bulunuyor.Kitapların yanısıra sinemaya da ilgi duyduğum için, Yüzyıllık Perde'yi büyük bir keyifle okudum.Özellikle sevdiğim yazarların, sevdiğim filmlerle karşıma çıkması benim için daha da ilginç kıldı kitabı.️
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Edgar allan poe ile karşılaştırılıyor. O kadar gotik edebiyatı fanı değilim fakat kitap gerçekten tiksindirici bir şekilde geriyor insanı.
Alman çocuk edebiyatı dediğimde hep bir ağızdan; Wilhelm Grimm, Erich Kastner, Michel Ende isimlerini söylediğinizi duyar gibiyim. Şimdi bu isimlere birini daha ekleyelim: Sabine Ludwig.
Malumunuz, bizim pıtırcıklarımız duygu yüklü ve betimleme örüntüleriyle yoğrulmuş kitaplara bayılırlar(!)
Bu yüzden ben de adından anlaşılacağı üzere gözyaşı dolu
Nantucket'li Arthur Gordon Pym'in Hikayesi
Çeviri (Ayşe Betül Gürcan) güzeldi.
Edgar Allan Poe hissettirmek istediği duyguları yoğun bir şekilde hissettirmeyi başaran bir yazar. Bu kitap içerisinde de Arthur Pym'in yolculuğunu sanki oymuşuz gibi yaşıyor ve hissediyoruz. Ve bu yolculuk şuana kadar okuduğum ve izlediğim herhangi bir serüvenden çok daha fazla zorluklarla doluydu.
Tek olumsuz eleştirim ki sizce olumsuz olmayabilir. Bazı yerler de coğrafya, denizcilik ve hayvanlar hakkında bilgi vermek için hikayeyi duraklatıyor. Alakasız bilgiler değil fakat gereğinden uzun geldi bana. Bunun sebebi de hikayeye geri dönme isteğimdi. Öneririm.
Bir de dilerseniz internete Arthur Gordon Pym Map yazar iseniz, yolculuğu google-mapten takip edebilirsiniz. Lakin nereye gideceklerini önceden bilmiş olursunuz.
İkinci Cihan Harbinde Berlin sokaklarında Alman gençlerin yaşamak zorunda kaldığı hayatı konu alan eserin müellif Ernst Haffner, bu eseri yayınladıktan sonra meçhule karışmıştır. Eseri o dönemde sakıncalı bularak toplatılmıştır. Aradan yıllar geçtikten sonra elinde bir baskısı kalmış olan okur, bunu çoğaltmaya karar verir. Genel itibariyle çok akıcı olmayan bir üsluba sahip. Almanların savaşta olduğu dönemde sokakların ve gençlerin durumunu öğrenmek isteyenler için ideal olabilir. Onun dışında kesinlikle okunması gerekli bir eser diyemem.
Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Almanya çok ağır savaş tazminatları ödemek zorunda bırakılmıştı. Bir süre sonra Almanya artık savaş tazminatlarını ödeyemez duruma geldi. Tazminatları kömür cinsinden ödeme teklifi galip devletlerce reddedilince çareyi durmaksızın para basarak finanse etmeye çalıştı. Bu durum çok daha hafif bir örneğini
Hayalet Dedikse Korkmayın Canım
Evvel zaman içinde küçük bir kasabada Jeremy, Ginger ve bir hayaletin fantastik öyküsü. Hayalet dedimse hemen tedirgin olmayın bizim hayaletimiz zarar bir yana yardımsever bir hayalet üstelik Grimm Kardeşlerin Jacob’u. Masallarıyla tanıdığımız iki Alman yazarının bir tanesi. Kitap heyecansız dingin ama içten içe merak uyandıran bir kurguya sahip. Çok küçük olmayan 15 yaş üzeri diyebileceğimiz çocuklarla birlikte okuyabileceğiniz, özellikle gençlere tavsiye edebileceğim eğlenceli bir kitap. İnsanın insan soluğuna nasıl da ihtiyaç duyduğunu anlatan ve insanların birbirlerine karşı bazen ne kadar kötü olabileceklerini gösteren bir fantastik kurgu. Okursanız hoşlanacağınızı düşünüyorum ama çok hareketli, vurdulu kırdılı, ne olacağı biraz sonra yürek hoplatan bir kitap beklentisi içinde iseniz eğer bu kitabı okumanızı tavsiye etmem ancak insani bir damardan gerçekten kalbinizde bir yer bulup titretebilen bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Tavsiye ederim elbette evde okumak kaydıyla :) #tommcneal #evvelzamaniçinde #masal
16 Mart 1915'te İstanbul'da doğdu. 7 Mayıs 1986'da İstanbul'da yaşamını yitirdi.
1950'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Filolojisi Bölümü'nü bitirdi. Edebiyat yaşamına gençlik yıllarında yazdığı skeçlerle başladı. "Töhmet" adlı ilk öyküsü Yedigün dergisinde "Haldun Yağcıoğlu" takma ismiyle 1946'da yayınlandı.
