Tarihin nasıl yazıldığını biliyor musun sen? Acıyla, utançla, isyanla, kan dökerek ve gönül yaralarıyla. Sor bakalım kendine, tarihin sayfalarını kırmızı ve mora boyamak için kaç kalp acıdı ve kırıldı diye.
"Annelik tuhaf şeydi. Yavrunuzun bir gülüşüyle yeniden doğmuş gibi hissederdiniz, onun parmağı kanasa canınızdan can giderdi. Ufacık bir şey bile olsa başardığı, göğsünüz gururla kabarırdı."
Sevmek kolaydı. Asıl zor olan birine güvenmekti. Birinin seni hiç bırakmayacağına inanmak, onunla her şeyi paylaşabileceğini bilmek, onunla korkmadan yola çıkabileceğine güvenmek öyle zordu ki. Ama bir kere gerçekten güvendikten sonra o insanın iyi gelemeyeceği hiçbir şey yoktu.
"Herkes değerini bilemez. Yalnızca sana gerçekten kıymet verenler ışığınla aydınlanabilir. Yalnızca gerçekten sana değer verenler seni hakedebilir... "
Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?