Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
The Book Of M | Kitap Yorumu
Kitabı çok beğendim. Kapağı olsun konusu olsun muhteşemdi. 3-4 farklı karakterin ağzından farklı bakış açılarıyla okumak benim için güzel bir ilkti. Hindistan'da Hemu Joshi isimli bir adam gölgesini kaybediyor, öncelikle herkes bu adamın kutsal biri olduğunu düşünüyor. Hatta bazı büyükler Hemu'yu kızlarına istiyorlar. Lakin birkaç gün sonra her
Kitapta beni en çok etkileyen şey karakterlerin kendileriyle olan iç hesaplaşmaları oldu.
Genelin aksine bana en samimi gelen karakter Ömer oldu galiba. Hangimiz Ömer kadar yalın ve acımasız bir şekilde iç hesaplaşması yapabiliyoruz? Zaman zaman çok öfkelendim ona evet. Fakat içindeki şeytan dediği şeyle yüzleşebilmesi, yanlış şeyler yapmış olsa
Od (Bir Yunus Romanì)
“Sen aşk işini kolay sanırsın zahir?”
“Hayır, kolay sanmam; bilakis o bir ateştir; yakar; yandırır. Ama nefsi de kirlerinden arıtır. Sevgili lehine nefsinden arınmayan âşık elbette yalancı kalır! Turfanda üzümün tadı ekşidir; tatlılaşması için güneş altında sabırla beklemesi gerekir.”
Aşkı anlatan duyduğum en anlamlı cevaptı bu...
Od, İskender Pala’nın okuduğum ilk kitabı. Elime ilk aldığımda dilinin ağır olacağını düşünmüştüm. Ama okuyunca yanlış düşündüğümü anladım. Dilinin anlaşılır olmasının yanında anlatımı da gayet güzel.
Od, yazarının tabiri ile “Bir Yunus Romanı”... Yunus Emre’nin hayatını, sevdiğini, oğlunu ele alan başarılı bir eser. Kimi bölümlerde oğlunun bakış açısından görüyoruz o anları; kimi zamanlarda ise Yunus’un. İlahi âşk uğruna çekilen sıkıntılar ve bu sıkıntılara karşı gösterilen sabır ustaca işlenmiş. Daha önce de Yunus Emre’nin hayatını merak edip geniş kapsamlı bir araştırma yapmıştım. Bu kitapta okuduklarım araştırmalarımı birer yapboz parçaları gibi yerlerine oturtmalarımı sağladı. Özellikle o dönemi merak edenlerin okumasını şiddetle tavsiye ederim.
Pandeminin başlangıç zamanlarında hastanede yatarken çıktığımda acaba ne okusam diyerek kitaplığımda yıllardır okunmayı bekleyen kitaplardan biriydi Sefiller. Ben de “sefil “ hissediyordum. Bir hastalıkla hayatım değişmiş, alt üst olmuş ama yaşamanın, nefes alabilmenin değerini anlamış biri olarak git gellerdeydim. Bu psikolojiyle bu kitabı da
Yapmam gereken ilk eleştiri çeviri ve kullanılan Türkçe'ye ait. Noktalama işaretleri olması gereken yerlerde olmaması anlam karışıklığına sebep oluyor, bazı yerlerde isim ve kelimeler yanlış, bazen cümlenin sonunda nokta olmadığı için cümle devam ediyor gibi duruyor vesaire. Kabul ediyorum, çevirmen olmak kolay bir iş değil ve bazı şeyler doğal olarak gözden kaçabilir. Ama çevirmen işini bitirdikten sonra redaktör veya editör hiç mi kontrol etmedi acaba? Bunlar daha ilk sayfadan kitaba ısınmamı engelledi.
Yine de aslında güzel bir konuydu. Ama 366 sayfalık kitabın 150. sayfasında katili öğrenmek ve sadece kovalanmasını okumak insanın şevkini kırıyor. Üstelik bir yerden sonra normal kovalamaca değil ruhani ve saçmasapan şeyler işin içine girdi gereksiz bir şekilde. Kitabın gözümde çok fazla sorunu vardı bu yüzden. Yine de en azından akıcı olması sebebiyle birazcık kurtardı diyebilirim.
Serinin kalanına ne zaman fırsat veririm bilmiyorum ama yakın zamanda olacağını hiiç sanmam.
Budala romanının narrator-anlatıcı perspektifinde incelenmesi.
Dostoyevski tüm dünyada çok okunan bir yazar. Bizde de öyle. Siteye baktığınızda bu eser hakkında yetmişe yakın inceleme olduğunu görürsünüz. Bu anlamda, madem bu site sıkı okurların olduğu bir mekan, o halde, farklı türde incelemeler yapmasak ayıp olurdu.
Siteye ilk geldiğim zaman
