…yarı uykulu yarı uyanık bir esrime hali içinde, gözünün önüne incecik belli, uzun boylu, yürüdükçe uzun sarı saçları bir masal yaratığının yelesi gibi salınan o çerkez kızı geldi. Sarayın bahçesinde görür görmez bütün damalarına ateş salan, daha o anda benim olmalı, mutlaka hemen benim olmalı diye düşündürten, arzudan çıldırtan o cariye. İmparatorluğunu ayaklarının altına serdiği halde tenezzül etmeyen, aşkı için yanıp tutuşan Hamid'i geceler boyu inim inim inleten, Padişah'ın yatağını reddeden muhteşem köle. Belki de kavuşamadığı, hevesini alamadığı
için hala hasretini çektiği tek kadın oydu. Uzun süre acı çektikten sonra bir gün huzuruna çağırtmış, boyalı sakalını sıvazlayarak açık açık kendisini neden istemediğini, çok mu çirkin ve yaşlı bulduğunu sormuştu. Bunun üzerine kız yerlere kapanmış ve Ne haddime Suttanım," demişti. Sizi beğenmemek, benim gibi aciz bir köleye mi kaldı?" O halde niye yüzüme bakmıyorsun, niye yatağıma gelmiyorsun?" Sorusunu ise şöyle cevaplamıştı: Sultanım, canım size feda olsun fakat ahdim var, evleneceğim erkeğin tek kadını olacağım. Başka kadınlarla paylaşmayacağım. Kendimi öldürürüm, yine bu kararımdan vazgeçmem.Padişah kızın cesaretine, bu sözleri söylerken asi bir kısrak gibi yukarı kaldırdığı güzel yüzüne, samur saçlarını kararlılıkla savuruşuna bakakalmış, sonra Peki," demişti, istediğin gibi olsun. O zaman seni evlendireyim de her gün gözümün önünde dolaşıp içimdeki alevi körükleme.