Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
EVLİLİK ÜZERİNE 200.000 Yıldır Çözülemeyen Problem Evlilik, en genel tabiriyle, kanun karşısında dinen ve kültürel adetlere uygun biçimde yuva kurmak isteyen kişilerin birleşmesidir. Elimize ulaşan kanıtlara göre bilinen ilk evlilik milattan önce 2350’li yıllara kadar uzanır. Şahsi tahminim ise boşanmalarında aynı tarihte bulunduğu hatta belki
hadi hep beraber sıkılalım
Reklam
BUGÜNDE BEN DELİRECEĞİM
Biraz baktım, Birazda güldüm bu ne hoş böyle. Biraz kırıttı biraz da cilve, Ben çok aşığım be.. Biraz cıvıttım birazda şımardı, Güldük eğlendik. Hiç konuşmadan, hiç utanmadan,
Süveyda
Kalbin dehlizine doğru bir yol gidiyor. Serhenk açıyor karanlık önünde bir ışık. İşte buldum seni. Sen misin Süveyda? Bu kadar çirkin beklemiyordum doğrusu. Sinirli çatık kaşlı alnı kırışık ihtiyar karı. Seni kurtarmaya geldik uzat ellerini. Mezzo soprano ses telleri bagirmadan konuşmuyor. Sermest kafalı elinde asası dövecek gibi duruyor. Karnı da
SANA GÜZEL ŞARKILAR YAPACAĞIM
Ne olsun işte ansızın, Bir yağmur tutturdu ki gidiyor. Ben keyfime bir çocuk gibi, Altında ediyorum kimse karışamaz keyfime. Ah sevgili sen o süsenli balkonlarında, Küçük nazlı hâlinle işte hep. Annenle beraber çay içersin,
NERİMAN'IN ŞİİRLERİ
Gece gelmiş gibi, Hadi sabaha artık... Ey sevgili, Demek ki biraz daha özleyeceğim seni, Biraz daha abartılı. Gece yine gelmiş, Ve gün zaten yetmemişti. Takvimler hep Mart ayını gösterirken, Bir yalnızlığın habercisiydi sanki, Biraz daha hatıralar birikti o zaman. Gece ikimize de yakışmadı ama, Sadece ergenler gibi pencerelerde gülüştük, Beraber sabahlara gülüştük sevgilim. Ve bir daha gece oluyor, Ama bizim kasabamıza daha güzel sabahlar oluyor. Olsun yine yollara düşeriz o zaman, Hep gece mi olacak sanki... O zaman yeniden umutlarla, Koy kafanı yastığına, İyi geceler sevgilim... AYKUT BARIŞ ÇELİK
Reklam
İstanbul'un eski mezarlıklarında dolaşmayalı uzun bir süre oldu. Bir sabah fırından sıcak simit almak için oğlumla birlikte bisiklete atlayıp biraz turladıktan sonra Karacaahmet mezarlığının içlerine doğru dalmıştık birkaç ay önce. Köpekler kovalayınca bisikletle mezarlık gezme fikrinden biraz vazgeçmiş olsam da, yaklaşan baharın güzel havalarında bu manevi zevke karşı koyabileceğimi düşünmüyorum. Mezarlık demişken, mezar taşlarında en sık karşılaştığım kelime hangisidir diye düşündüm bir an. Çok kolay... tabii ki "el-Fatiha"... Ölülerin diliyle hep bir Fatiha talebi vardı dirilerden. Aslında diriler, ölüler için yine dirilerden Fatiha istiyorlardı. Namaz kılmak gibi bir eyleme dönüşüyor mezarlıkta gezinmek. Her taşta Fatiha görmek, her dönüşte Fatiha okumak, ölümü düşünmek, hayatı fark etmek, hayat ile ölüm arasında tüyleri ürpermek... Ölümü sıkça hatırlamak, ölülerle beraber kişinin kendi ruhuna Fatiha okuması demek... *** "İyyake na'budu ve iyyake nesta'in"... Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bir sonraki ayet "ihdinas-sırata'l müstakim"... Hemen ardından... Yardım dileriz dedikten sonra hidayet talep ediliyor... Demek ki ilk talep hidayet olmalı... Bakara Suresi'nin hemen başında ise muttakiler için hidayet kaynağı olarak geçecek Kitap... Halbuki biz muttaki olmayı hidayete ermişlik olarak var sayıyorduk! Çılgınca bir soru: ne kadar muttakiyiz ve ne kadar hidayete erdirilmişiz? İlk taşı hiç günah işlemeyen atsın hadi!!
Bugün bez torbamı yanıma aldım, küçük bir alışveriş için çarşıya çıktım. Manav, aldığım sebzeyi naylon poşete koymak isteyince, "Gerek yok, israf etmeyelim, benim kendi torbam var, ona koyarım," dedim. "Abi bu poşetten ücret alınmıyor," deyince; "Mevzu ücreti değil, biz bu poşetleri ne kadar az kullanırsak o kadar israf
Karalama2
...?...?/1989... Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
593 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.