Bu pezevengi nereye koyayım?" diye sorduğum annem, okulun kütüphanesinde karıştırdığım bir dil sözlüğünden, kapı tokmağına pezevenk dendiğini öğrendiğimi bilmediğinden, mevzuyu manasızca büyütüp evde ufak bir meydan muharebesi çıkarırdı.
"Madem biz bu kadar çirkiniz, o niye güzel kalsın?" dedi Tanrı.
"Kadınlara karşı fazla hain olduğunuz düşünülebilir."
"Normal tabii. Ben bir erkeğim."
"Ben de gayet boktan bir dönemdeyim. Sefillik konusunda sidik yarıştırıyorsak şayet:
' Ravi öksürür gibi güldü. Yüzünden bir an gölge misali bir sertlik gelip geçti. "Anlatmaya çocukluğundan başla istersen:'
Skund Ormanı gerçekten de büyülüydü ama bu Disk'te sıradışı bir şey değildi elbette.Evrendeki, adı yerel dilde "Senin Parmağın İşte, Salak Kişi" anlamına gelen tek ormandı burası. Evet, "skund" kelimesinin anlamı tam olarak buydu.
Bunun sebebi ne yazık ki pek sıradandır. Halka Denizi'nin etrafındaki sıcak topraklardan gelen ilk kâşifler, soğuk iç bölgelere ilk kez gittiklerinde, haritalarındaki boş yerleri, en yakınındaki yerliyi yakalayıp uzak bir nesneye işaret edip yüksek sesle ve açık seçik sözcüklerle konuşup sonra da şaşkın adamın söylediği şeyi haritaya kaydederek doldurmuşlardı. Böylece, nesiller boyunca tüm atlaslarda, "Alt Tarafı Bir Dağ", "Bilmiyorum", "Ne?" ve elbette "Senin Parmağın İşte, Salak Kişi" gibi coğrafi tuhaflıklar ölümsüzleşmişti.