Gözlerimi ne kadar kapatırsam kapatayım geriye daima kör edici bir ışık kalıyordu. Hiçbir şey yeterince karanlık değildi. Ve ben kesinlikle yeterince yalnız değildim! Havada kim bilir neler neler uçuşuyordu? Hangi mikroplar? Kim bilir hangi mikroskopik canavarlar yağıyordu üzerime? Belki hiçbirini göremiyordum ama ağzımı her açışımda binlercesini yuttuğumdan emindim. Kenetlenmiş dudaklarıma avuçlarımla bastırsam bile burnumdan aldığım nefese karıştıklarını biliyordum!
afgan âşık olduğu tek kadını hatırladı ve kalbiyle beyni arasındaki tünelde yaşayan kadının hayalinin doktor frankenstein'ın o meşhur yaratığı kadar canlı olduğunu fark etti. o kadın afgan'ın kalbini saran zarı yaşadığı müddetçe soyacak ve dokunduğu ilk eti yiyecekti. o kadın, afgan ne yaşıyor olursa olsun, genç adamın kalbini yiyip bitirecekti. çünkü afgan gerçek bir piç gibi âşık olmuştu. gerçek bir piç gibi âşık olmanın tek tedavisi ölümdü. kadının değil, piçin ölümü.
“İnsanlığın bin bir çabayla iki bin yılda yarattığı asgari ahlak, elli yılda televizyon tarafından çiğnenmiş ve on yılda internet tarafından yutulmuştu. Toplum ile bireyin arasına teknoloji girmişti.”