Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi,
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
Reklam
(…) "Şarlatanlık" da bir tür bilgidir. Bu bilgi, öğrenimden çok yetenekle genişler, bu mesleğin az çok bazı bilimlere bağlı olanlarıyla kızıl cahil bulunanlara kadar dereceleri vardır. Evet, şarlatanın da çoğu azı olur. Şarlatanın en belirgin işareti hiçbir gerçeğe karşı kayıtsız kalmak istemeyerek seksen dereden su getirmeye uğraşmak; dille, kalemle her konuya atılmak; bilmediği şeylerden bilir gibi bahsetmek; cahilliğini örtmekte büyük başarı göstermek; bazı bölümlerini ömründe bir defa okuduğu hafazanallah yahut hiç okumadığı ilimlerde, bilgilerde ihtisas iddia etmek; iki kere iki dört eder kesinliğiyle haksızlığı ispat edildiği halde asla kanaat getiremeyerek “karşımdakine anlatamadım ki” sözünden ayrılmamak; kısacası Nuh deyip de durmak; kaleminden çıkan boş şeylerin gizli hakikatler olduğuna herkesi inandırmak yolunda sıkılmayı bir kenara bırakıp her tür ikna yolunu mübah saymak; tartıştığı kişinin sözlerini ne kadar açık, düzgün, somut hakikat olsa yine anlamaz görünerek meseleyi safsatalara, karışıklığa boğmak; nihayet karşısındakini usandırarak, nefret ettirerek, iğrendirerek bir zafer kazanmış bir tavırla: “Gördünüz mü şiddetli bir ispatla karşımdakinin ağzına ot tıkadım? Tartışmaya dayanamadı. İşte kaçtı…” demek…
“SENİ SEVEN NEYLESÜN” VE BEYNUN AKYAVAŞ M. NİHAT MALKOÇ Nice sözde meşhurlar vardır ki, ne yazık ki bulunduğu yerin hakkını vermeden o noktaya gelmişlerdir. Niceleri de vardır ki haksız yere nisyan bulutlarına gömülmüşlerdir. Fakat her şeye ilaç olan zaman, bunları elemesini, adaleti tecelli ettirmesini bilmiştir. Zamanın nisyan bulutlarında
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER M. NİHAT MALKOÇ “Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi? Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi? Ne kaldı elimizde baharından, yazından?... Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?” (“Değer mi?”- Servet YÜKSEL) Gönül telimizi
Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması 06.01.2013 16:59 Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması Türkiye'de Sosyalizm'in en büyük savunucularından Hikmet Kıvılcımlı'nın Eyüp Sultan'da yaptığı tarihi konuşma. TIMETURK / Haber Merkezi Muhterem Vatandaşlarım! Sevgili İşçi kardeşlerim!Bugün, Müslüman
Sayfa 1 - derleniş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
SAKIN ALLAH'I ZALİMLERİN YAPTIKLARINDAN HABERSİZ SANMA Bir Müslüman, Yahudi komşusundan borç alır. Fakat ödeme vakti geldiğinde borcunu inkâr eder, komşusunu yalancılıkla suçlar. Tartışma büyür. Birlikte Kadı’ya giderler. Borcu veren Yahudi, komşusuna güvendiği için senet almamış, şahit de tutmamıştır. Bu şartlar altında Kadı hükmedemez. Geriye
Zaman Gazetesi'nde yayımlanmayan son yazısı
"Kendini suçlu hissetmek ya da hissetmemek. Bence her şey burada yatıyor. Hayat, herkesin herkese karşı mücadelesidir. Bu malum zaten. Peki, bu mücadele az çok medeni bir toplumda nasıl cereyan eder? İnsanlar birbirlerini farkettikleri anda birbirlerinin üzerine atılamazlar. Bunun yerine, başkasının üzerine suçluluğun utancını atmaya çalışırlar. Öbürünü suçlu kılan kazanır. Hatasını itiraf eden ise kaybeder. Sokakta düşüncelere dalmış yürüyorsun. Kızın biri, dünyada bir tek kendisi yaşıyormuş gibi, sağına soluna bakmadan, dosdoğru üzerine yürüyerek sana doğru geliyor. Çarpışıyorsunuz. Ve işte, hakikat anı gelip çatıyor. Kim öbürüne sövecek, kim özür dileyecek? Bu örnek bir durum: Aslında, her ikisi de hem çarpan hem çarpılan. Ama yine de kendilerini hemen, kendiliğinden, çarpan, yani suçlu olarak kabul edenler var. Ve bir de kendilerini hemen, kendiliğinden, çarpılan olarak kabul edenler yani, öbürünü suçlamayı ve cezalandırmayı hakkı olarak görenler var. Bu durumda sen, özür mü dilerdin, suçlar mıydın?" "Ben kesinlikle özür dilerdim." "Ah, zavallı, o zaman sen de özürcüler ordusuna aitsin. Özürlerinle öbürünün gönlünü alabileceğini düşünüyorsun." "Şüphesiz." "Ama yanılıyorsun. Özür dileyen kendini suçlu ilan eder. Ve kendini şuçlu ilan edersen, öbürünü, sana hakaret etmeye, herkesin önünde, ölümüne kadar, seni ifşa etmeye cesaretlendirirsin. İlk özrün kaçınılmaz sonuçları işte bunlar."
Sayfa 47 - Can YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.