"Bu dünyayı ne tersine döndürmenin, ne onu yeniden düzenlemenin, ne de bilinmeyene doğru hızla ilerleyen bu uğursuz konuyu engellemenin mümkün olduğunu anlayalı uzun zaman oldu. Mümkün olan tek bir direniş vardı: dünyayı ciddiye almamak."
"Kayıtsızlık, varoluşun özüdür. Her zaman ve her yerde bizimledir. Kimsenin görmek istemediği yerde bile mevcuttur o: dehşette, kanlı savaşlarda, en kötü felaketlerde. Böylesi dramatik durumlarda onu kabul etmek ve adlı adınca anmak çoğunlukla cesaret ister. Ne var ki, onu kabul etmek yetmez, kayıtsızlığı sevmek gerekir, onu sevmeyi öğrenmek gerekir."
Bu iki alıntı, birbirini tamamlar nitelikte ve kitabın adından da anlaşıldığı üzere yazarın dünyaya yaklaşımını da açıklıyor. Bu açıdan, yazarın "Yavaşlık" kitabını da akıllara getiriyor diyebiliriz.
"Bir yandan en ciddi meselelere ışık tutup diğer yandan tek bir kesin yargıda bulunmamak, bir yandan çağdaş dünyanın gerçekliğiyle büyülenip diğer yandan tüm bu gerçeklikten kaçmak ancak Kundera gibi usta bir yazarın kalemiyle mümkün oluyor."
Can yayınları baskısının arka kapağındaki bu paragraf da oldukça ilham verici. Kundera kitaplarını okurken genelde karakterleri tanımaya çalışmam (Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği hariç) Daha çok metinle ve mesajlarla ilgilenmek isterim. Bu kitap da hacim olarak küçük olsa da, konu olarak geniş. Kundera'da sürekli görünen Sovyet tarihi eleştirisi yine açık bir şekilde var. Farklı yaşamlar, farklı hisler okuyucuya aktarılıyor. Kundera'nın 'magnum opus'u değil ama yazarın tarzını sevenler için okunması gereken, keyifli bir kitap.