Bizi bizden başkası zaten ayıramazdı...
Bize bunu bizden başkası yapamazdı...
Ah be sevgili; hamdım belki ama piştim, yandım...
Zaten beni senden başkası yakamazdı...
Hamdım,,Piştim,Yandım ...Hz.Mevlana
“Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için şükredeceğimi biliyorum” demişti bir arkadaşım. Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu. Zorlukların insana ne kadar büyük dersler verdiğini uzun uzun konuşmuştuk. Bir acının öğrettiğini bin kahkahanın öğretemeyeceği üzerine birçok örnekler vermiştik o
Bizi bizden başkası zaten ayıramazdı.
Bize bunu bizden başkası yapamazdı.
Ah be sevgili!
Hamdım belki, ama piştim, yandım.
Zaten beni senden başkası yakamazdı...
... Diğer kamışlar sazlıklarda rahatça beslenirken, bu ney artık yürekleri yakmaya başlar. Yüreklere Hakk'ı hatırlatmaya başlar. Ama bir bedel ödedikten sonra oyulup yandıktan sonra.
Bizi bizden başkası zaten ayıramazdı, bize bunu bizden başkası yapamazdı. Ah be sevgili hamdım belki; ama piştim yandım.Zaten beni senden başkası yakamazdı
Ne olursan ol gel demedi aslında “Her şeyden önce insan ol, öyle gel” dedi, ama anlayamadık.
Öylece destursuz girdik dergaha.
“Hamdım, piştim, yandım” dedi ‘kamışlıktan koparılmış ney’in hikayesini anlattı yine anlayamadık.
Eline eteğine yapıştık, postuna dergahına yapıştık ama O, elimize ilim tutuşturdukça, biz paraları kapıştık.
Mevlana diye
Mükemmel insanı aramakla, mükemmel insan olabilmek için nefsini terbiye etmekle geçmiş koca bir ömür. Tüm insanları eşdeğer kılar, Rabbi insanın kendinde arar, hoşgörü içinde bütün inanç sahiplerini kucaklayarak çağırır: Gel, ne olursan ol, GEL!
Ve aradan geçen yedi yüz küsur yıla rağmen aktarılmış saf duygularla koşar Mevlana’ya onbinler her gün. Döneminde yaşamış onca şan, şöhret, para, mevki sahibi muktedirin adı anılmazken, sevgi ve saflık asla unutulmaz...
Nefsini dizginleyen, azmini güçlendiren, iradesini çelikleştiren çileler çeker yıllarca Celaleddin. Hayatı boyunca dinsel dogmaların boyunduruğunu reddeder. Sert, acımasız kalıplarına karşı insan ruhunun özgürlüğüne inanır. Moğol istilası ve Haçlı Seferleri gibi fanatizmlerin şahlandığı karmaşık bir dönemde tüm insanların eşit olduğunu, din, dil, ırk ayrımı gözetmeden savunma cesareti gösterir. Türlü defans ve yobazlıklara rağmen yolundan dönmez.
Belh' te başlayıp Konya'da sonlanan 70 yıllık hayatı, eşsiz bir senfoni gibi kulaklarınıza fısıldanıyor yazar tarafından. Kendi fikirleri ve yorumları, Mevlana’nın felsefesi sentezleniyor. Ayrıca tarihi itibariyle dönem ayrıntıları belgesel izler gibi dönüyor fonda.
Şems' in yoldaşı Mevlana, kendi hayatını kendi anlatır fazla söze gerek bırakmaz vesselam.
" Hamdım, Piştim, Yandım"...
Muhyiddin Şekur ile tanışma kitabım; Su Üstüne Yazı Yazmak..
'Hamdım, Piştim, Yandım' soluğunun yüzyıllardır devam eden, edecek olan bir yansıması bu eser.
"İnsanların taş üzerine yazdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir."
Baştan sona kitabın kahramanın su üstüne yazıp durduklarını hakikate ulaştırma çabası ama bu sadece kahramanın meselesi olmadığından bizi de içine çekip varlığımızı, yokluğumuzu sorgulamak için bir fırsat...
Nitekim her birimiz kendi hikayemizin kahramanı değil miyiz?