Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanoğlunun kendi ihtiraslarının bir hapishane hücresinden daha korkunç bir esaret olduğunu anlamıştı Ali Yekta Bey.
Sayfa 258Kitabı okudu
336 syf.
7/10 puan verdi
Kitap yine hapishane ortaminda geciyor.Ağasini vuran kelleci mehmet'inseruveni.Anlatim gayet akici bolge insani yasami ve yoresel konusmalariyla guzel bir anlatimi var.
Kelleci Memet
Kelleci MemetKemal Tahir · İthaki Yayınları · 2016307 okunma
Reklam
Etrafımdaki her şey hapishane; hapisyaneyi hem insan hem de parmaklık ya da sürgü olarak görüyorum. Bu duvar taştan bir hapishane, bu kapı tahtadan bir hapishane, bu zindancılar insan kılığına girmiş bir hapishane. Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni bütün kıvrımlarıyla sıkı sıkı sarıyor; beni granit duvarlarının içine kapatıyor, beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleriyle gözetliyor.
Şunu aklından çıkarma ey allâme (Ali Kuşçu)! Bu hapishane, bu benzersiz imtihan senin için bulunmaz bir fırsattır! Allah bilir daha başına neler gelecek, ne imtihanlara tabi tutulacaksın? Kimbilir, üstadın (Uluğbey) kellesini uçuran aynı kılıç senin başını da vücudundan ayıracak!
Sayfa 238Kitabı okudu
565 syf.
8/10 puan verdi
Fransız bir kürek mahkumunun hapisten kaçmaya çalışırken yaşadıklarını anlatan sıradışı bir kitap. Asıl sıradışı olan; bu hikayenin gerçekten yaşanmış olması.. Kendinizi Henri'nin macerasına kaptırıp gidiyorsunuz, onunla beraber rom içip kumar oynuyorsunuz, paranızı saklamayı öğreniyorsunuz, hapishane koşullarında yaşamaya alışıyorsunuz, ada ada dolaşıyorsunuz (en ilginci cüzzamlılar adasıydı) ve daha bir sürü macera yaşıyorsunuz... Okunmasını kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kelebek
KelebekHenri Charrière · E Yayınları · 20195,3bin okunma
“O günlerde Nazım, Çankırı Hapishanesi’nde kalıyordu.Nazım Hikmet, Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcılı ile birlikte aynı yerdeler. Nazım Hikmet sevgilim ya, ben de onu ziyarete giderken süslenip oüsleniyorum. Üzerimde Avrupa’dan aldığım kürküm, takma kirpiklerim, başımda gösterişli bir şapka. Çankırı ise köy gibi bir yer. Az gelişmiş, yoksul bir Anadolu kenti. Çankırı’da hapishaneye giderken çocuklar peşime düşüyorlar, “Tango, Tango” diye arkamdan bağırıyorlar. Ben hiç aldırmıyorum. İçim içime sığmıyor.Sevgilimi göreceğim.Nazım. Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlı beni küçücük köhne hapishane odasında karşılıyorlar.Orta yerde minicik, dört köşe bir masa var. Üstüne pembe bir kağıt sermiş ve süslemişler böylece masayı. Oturup konuşuyoruz. Dört tane yumurta kırmışlar bir sahana. Orta yere getiriyorlar.Bir de çilek reçeli var küçük bir fincanda.Onu Nazım’la benim arama koyuyorlar.Ben de –yahu ne anlayışsızmışım- sanki hiç reçel yememiş gibi,Nazım’la birlikte o reçeli yiyorum.Bendeki akla bak! giderken bir şeyler götürsene! Onlar sıkıntı, açlık ve kaba saba urbalar içinde, ben kürkler içinde.” Sana Tütün ve Tespih Yolluyorum Füsun Özbilgen, 1985; s.8
Reklam
Tımarhane ve hapishane, iktidarların sopası olmuştur tarihte.
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.