Yar,
Haram olsun bu sevdayı yarım bırakırsak eğer,
Haram olsun nefesin yanımda değilken atan bu kalp,
Haram olsun binlerce gözlerin dolu karanlık geceler,
Haram olsun yıllanan gözyaşlarıma...
İsimsiz Bir Anneden...
Bir kadın olarak en nefret ettiğim cümle
“Vatan sağ olsun”
Neden sağ olsunmuş?
Ben dokuz ay karnımda taşıyayım, el bebek gül bebek büyüteyim...
Kokusuna, canına doyamayayım, gece gündüz başında bekleyeyim...
Saçının bir teline bile kıyamayayım...
Sonra tepedeki bir takım yol, insanlık bilmezlerin gaddarca yürüttükleri
Denebilir ki, manevi alemin maddi alemi bastırdığı o zamanlarda, daha maddiyatçılık dinin yerini kısmen olsun almadan evvel, yaşanan hayatın öz mayası imandı. Ve İslamiyet yahut din çokları için bir umde olmaktan ziyade bir iklimdi. Ruhları ve ömürleri dolduruyordu. Ve bu din, o zamanlar gönüllerde her pası temizleyen, her kapalı kilidi açan, her süründüğü şeyi kolaylaştıran, her geçen zamanı halavetleştiren bir büyü gibiydi. O zamanlara hemen her şey dini nazariye, birer dini aletti. Her şey haram, mubah veya sevaptı.
Şeytan insana haramları işlemek için vesvese verir.Bunu başaramazsa nasihat yönünden vesvese verip bidatlere düşürür.Bunu başaramazsa sakınma ve takva yönünden vesvese verir ki insan haram olmayan nesneleri bile sakınma adına kendine haram eder.Bunu da başaramazsa ona iyilik amellerini hafif gösterir.Böylece insanlar onu sabırlı ve iffetli olarak görürler, o da bununla nefsine mağrur olur ve helak olup gider.
Şeytanın akla, hayale gelmeyecek yöntemleri vardır.Çözüm;akıl, ilim, irfan, iman ve takvadır.Allah'ın had ve hudutlarına ne pahasına olursa olsun riayet etmektir.
KARADUTUM ŞİİRİNİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ .....
1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı:
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım,