Hayatımızda güzel anılar olduğu kadar kötü anılar da vardır. Bir yakınımızı kaybetmek, sağlığımızı kaybetmek ya da bir yakınımızın hasta olduğunu öğrenmek gibi travma yaşatacak olaylara da hayat sahnesinde pek çok kez şahit oluruz. Böyle zamanlarda teselli konuşması yapmak ya da kendi kendimizi iyileştirmeye çalışmak çok zordur. Özellikle bir yakınını kaybetmiş bir insana ne diyeceğimizi ve nasıl yaklaşacağımızı çoğumuz bilemeyiz. İşte bu kitap - kapak yazısında da söylediği gibi - "Acıya, üzüntüye ve kaygıya omuz verme klavuzu". İnsanların en zor anlarında ne söylemeli ve neler söylememeliyiz? Kitapta bu soruların cevabını bulacaksınız.
.
"Karşınızdaki insanı gözlerinin içine bakarak, sözünü kesmeden ve ilk fırsatta kendinizi anlatmaya başlamadan dinleyebiliyor musunuz?" şeklinde bir soru yöneltiyor yazar bizlere. Her şeyden önce dinlemeyi bilmenin önemine vurgu yapıyor. Çoğu zaman sadece dinlemek ve yanında olduğunu hissettirmek ilaç gibi gelir insana. Beni en çok 'dinlemek' konusunda yazdıkları etkiledi. Sizin de etkileneceğinizi düşündüğüm bu kitabı herkese şiddetle tavsiye ediyorum. ️
"...On binlerce tarihseverin adını yıllardan beri saygı ve sevgi ile anageldiği Ahmet Refik; her eseri üçer beşer kere basılıp kapışa kapışa alınmış ve okunmuş Ahmet Refik; bütün Türk okuyucularına yıllarca tarih sevgisi sunan Ahmet Refik; Üniversitede uzun yıllar müderrislik yapan Ahmet Refik nihayet bir güz soğuğuna karşı zayıf vücudunu koruyacak örtü bulamayarak zatürreye yakalandı. Bir yudum ilaç parası tedarik edebilmek için hasta hasta sokağa çıktığı için üstelik satlıcana da tutuldu ve adı duyulmamış, kendisi tanınmamış bir adam sessizliği içinde ölüp gitti."
😈 ŞEYTA'NIN İNCİLİ = CODEX GİGAS KİTABI 😈
Üstüne hikayeler uydurulmuş içinde şeytani figürler içeren efsane bir kitap, merak edenler için Vikipedi de hikaye anlatılır.
Bu hikaye ye karşın bu kitap hakkında hikikat anlatmak istiyorum.
Devamlı sosyal medyada karşıma çıkıyordu, merak ettim nedir bu kitabın sırrı diye, okuyun kendiniz karar
İlaç tedavisi, etkisinin az, fiyatının pahalı ve acılı olduğu durumlara gittikçe daha çok yoğunlaşırken, tıp, pazarını korumaya başladı. Morbidite kavramı, ileride ortaya çıkacağı söylenen riskleri de kapsayacak şekilde genişledi. Hasta bakımının yanı sıra sağlığın korunması da bir metaya, kişinin gerçekleştirmekten çok parasını ödediği bir şeye dönüştü. Şirketin verdiği maaş ne denli kabarık, bir aparatchikin* rütbesi ne denli yüksekse, çarkı iyi yağlanmış bir halde için de o ölçüde yüksek para ödenmesi gerekiyordu. Aşırı kapitalize olmuş insangücünün bakım masrafı, üst basamaklardakiler için yeni bir statü ölçütüydü. İnsanlar üstlerinden geri kalmamak için onların “check- up"larıyla yarışıyorlardı; bu İngilizce sözcük Fransızca, Sırpça, İspanyolca, Malay diline ve Macarca sözlüklere de girmiști. İnsanlar, rahatsızlanmadığı halde hastaya dönüştürülmüştü. Böylece, sağlığı korumanın tıplaştırılması sosyal iatrojenezin bir başka büyük belirtisi haline geldi. Bu, benim geleceğim konusundaki sorumluluğumu, benim bazı kurumlar tarafından yönetilmeme dönüştürmekti.
Dünya ülkeleri genelinde, doktorların üzerinde çalışmakta oldukları iki müptela grup vardır: İlaç yazdıkları kişiler ve bunun sonuçlarını çekmekte olanlar. Toplum ne denli zenginse, bu iki gruba giren hasta sayısı da o denli yüksektir.
Ruhumuzun sağlam ve temiz bir gıdaya ihtiyacı vardı. Benim gönlüm, kış günü aç kalan bülbül gibi muhtaç, ruhum hasta, sensin ilaç. Beni dertten kurtar tanrım!