Bilmez mii insanoğlu ölüm var
Bilmez misin açılan gözler bir daha açılmayacak
Bilmez mi gözlerin gördüğü herşey görmez duyguların tepkisiz kalacağını
Bilmez misin o çok sevdiğin dünyan bu gün belkide saniyeler sonra biteceğini
Bilmez misin hakikat olmayan davaya inat ediyorsun hidayet olan gönüllerin böyle bir kusuru olmadığını görmezmisin
Bilmezmisin baki olmayan dünyaya kendini kaptırdığını
Bilmezmisin ey ecmain yattığın yerde huzurlu yat huzursuz olan her kabirde kim bilir ne kıyametler kopuyor açılan eller duaların eğilen başların secde olsun hakkı olan mevlam teslim alan aziz olan allah olsun ..
“Üç kuruşluk dünya için ne bedenini nede ahlakından ödün verme utanmazmısın sen insanoğlu hatasız kul olur mu hatanı kabul et tövbende sakınma unutma günahı olanın duasıdır tövbelerin kabul olacağını merhamet eden allahın huzuruna hidayete varacağın yerdir onun huzuruna çıkmak için daha ne beklersin “ …
İlginç bir soru diyor ki; insan en çok neyin yabancısıdır? Cevap sanki daha ilginç.
İnsan en çok kendisinin yabancısıdır.
Bir kitapta okumuştum: meczup dönüp dönüp etrafına bakıyor ve soruyor. Beni gören oldu mu?
Hani Orhan Baba diyor ya; hatasız kul olmaz hatamla sev beni. Dermansız dert olmaz dermana sal beni. Burası tam konuyla alakalı, kaybettim kendimi ne olur bul beni.
Demek ki insan kendisini kaybedebiliyor ve kendisini kaybettiğinde dışarıdan birisinin onun bulmasını istiyor.
Bir defasında şöyle söyleyivermiştim. İnsanın keşfi ancak insanla olur. Kendimize, kendimizi keşfettirecek insanlar bulalım. Peki bugün bu modern zamanlarda bu mümkün mü?
Herşeyin hızlandığı dönemde kimsenin buna vakti yok gibi..
Hani Yunus Emre'nin hazretlerinin buyurduğu; bir ben var bende benden içeri.
Kendimizin, kendimize ayıracak vaktimiz yokken bir başkası bize nasıl vakit ayırsın ki ? Bunu bulmanın bir çözümü şurada gizli: Aşk ehline alemde dil_ârâ_mı bulunmaz. Mecnun isen ey dil, sana Leyla mı bulunmaz. Harc etme nefesini feryadı çemende
Ey bülbülü nâlân sana bir gül_î dilârâ mı bulunmaz.
O zaman her şeyin başı da ortası da sonu da Aşk.
_Dişi kedi Saha, kedisine aşık taze damat Alain ve kediyi kıskanan yeni gelin Camille’nin hikayesi.
_Ey çirkinim, ey yağmur altında azıp koşanım, ey yoldan çıkmışım, küçük pumacığım, inci renkli iblisim, sevgili kedim, doruklar güzeli. Sen pırıl pırıl, saf bir kedi örneği değilsin. Seni ilk baştan çıkaran o kuyruksuz beyaz kediyi hatırlasana.
Eleştiri yapmak nedir?
Kusur söylemek nedir?
Açık sözlü olmanın sınırı nedir?
Birbirlerine benzer şeyler midir?
Gerekli mi gereksiz midir? Toplumun bunlarla karşılaşınca tepkileri nelerdir?
Gelin hep beraber cevapları çözelim: Eleştiriden başlayayım. Evet, eleştiri! Bizler neden eleştirilmeyi hakaret sayar övülmeyi bir iltifat olarak biliriz!?
Aristo Nineme Niye Kıydın
“Aristo Nineme Niye Kıydın” Yazar Şener Öktem’in ilk romanı. Bengisu Yayınları aracılığıyla Temmuz 2021’de okurla buluşturulmuş kitap, “his, ölüm, ikilem ve kader” bölümleriyle ele alınmış ve 176 sayfa hacmindedir. Romanın büyüsünü bozmadan bazı değinilerde bulunmak istiyorum izninizle.
Roman, aynı evi paylaşan üç
Tek bir soru. Sadece bir tane. Kayra sordu:
“Nasılsın?”
Bacaklarını iki kişilik salıncağa uzatıp sağ kolunu sırtını dayadığı demire yaslayıp sol kolunu da salıncağın kenarına koydu. Birkaç saniye çevreyi seyretti. Ve başladı konuşmaya.
“Seni Kinyas en son Fransa’da görmüştüm. Paris’te. Ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü