Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
376 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Jack London'ın kaleminden, materyalizmin yenilmediği; idealizmin kazandığı bir başucu eseri. Bir tarafta hümanist bir beyefendi diğer tarafta hayatın acımasız gerçekliğini tatmış bir kaptan . Yazarımız bize idealizme ulaşmak için materyalist kök ve bakışımızı sıkı sıkıya kavramamız gerektiğini söylemek istiyor. İdealizm ve materyalizmi zahiri bir savaş zeminine oturtmuş ama ikisinin nasıl harmanlaşabileceğini bizlere göstermeye çalışıyor. Sonuçta hepimiz insanız ve her şey başımıza gelebiliyor hayatta önemli olan yakarmak değil mücadele etmektir. Yerimizde saymak değil yaşadığımız olay örgüsüne kendimizi alıştırmak ve değişime ayak uydurmak. Çarkın dışına itilmemek gerek. Bu kitabın bir felsefesi var ve bu felsefeyi size öyle ince öyle yavaş işleyecek ki kitap bittiğinde her deniz gördüğünüzde aklınızdan hayata dair bir şeyler geçirecek aklınıza karakterleri getireceksiniz. Kitabı okurken aynı soruları kendinize yöneltin. Günün koşturmacası içinde bu tarz sorulara ya da kendimizi sorgulamaya vakit bulamayabiliyoruz. Hem düşünsel bir yapıt hem de nefis bir olay örgüsü var.Bu esere yapılacak tek şey saygı duymak. Güzel bir alıntı ile incelememe son vermek istiyorum ."ve beden denize atılacaktır."…
Deniz Kurdu
Deniz KurduJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 20145,9bin okunma
“Biz,yiyecek satın almak için pazara giden, kendi saçmalıklarını konuşup dinleyen,evlenen, ölülerini sessiz sedasız mezarlığa taşımaya çalışan, gündüz yemek yiyip gece uyuyan insanları görüyoruz. Oysa acı çeken insanları, hayatta, kulis arkalarında olup biten korkunç şeyleri görmüyor, duymuyoruz. Her şey sessiz ve sakin; ortada sadece dilsiz istatiklerin protestosu var: Şu kadar insan aklını oynattı, şu kadar litre içki içildi, yetersiz beslenmeden şu kadar çocuk öldü vb…”
Reklam
İnsan olduğunda hayatta kalmamı sağlayan kendimi kollamam değil, yolda rastladığım bir adamla karısını sevgisidir; bana acımaları, beni sevmeleridir
Sayfa 27
Bir de tırnak içinde şunu söyleyeyim; hamlık zamanım, en temiz zamanımmış aynı zamanda. Pişmeye ve yanmaya başladıkça tabii ki birtakım artı değerler kazanıyorsun ama o hamlıktaki safiyetin de kalmıyor. Halbuki seyr-i sülûk hayatı yaşamak, tortuları alıp insanı daha da saflaştırır. Öyle olmakla beraber, nasıl ki kilo aldıkça insanın sıhhati bozulur, insan da hayatta bir temizlenme metodolojisine eğildiği, bir arınma metoduna dahil olduğu zaman şeytanı daha büyük olur. Hamlık zamanında, masum bir hamlığın masum bir şeytanı vardı, ucuz tatminlerle bitiyordu iş.
"İnsanlar kendi kaygıları için hayatta olduklarını sanıyorlardı, oysa sadece sevgi sayesinde hayattaydılar. Sevgiye ulaşan kişi Tanrı'ya ulaşır ve Tanrı onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir. Şimdi bunları anladım."
Çünkü hayatta başarılı olmak zorunda değilsin. Bu işi baban halletmiş.
Reklam
" İnsanlar kendilerini düşündükçe değil, insanların içinde sevgi oldukça hayatta kalacaklar."
"Kokluyor ve susuyorum"
İnsanın her adımının onu başka bir olasılıkla tanıştırması gereken bir hayatta "aynılık cehenneminde" aynılardan birisi olup dolaşıyorum.
Sayfa 23 - Ali Murat İratKitabı okudu
" Satranç hayat gibidir David, " demişti babası. " Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satranç ta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapmam gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek. "
Sayfa 116
hayatta değersiz hissedilmekten kötüsü hiç hissedilmemekmiş bunu öğrenmek pahalıya patlar acısı insana yapışır duygularını rafa kaldırtır
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.