doğrusu o ki yalandır her sözünüz, doğrusu o ki yalandan başka söz çıkmayacak ağzınızdan! anladım sonunda! anladım ezelden beri nasıl döndüğünü bu çarkın. başkaldırmasın diye insanoğlu açlığın acısını, ayrılığın ıstırabını yaşattınız ona. zulmettiniz insanlara, zamanlarını çaldınız, derman bırakmadınız; sırf bulamasınlar diye öfkelenecek vakti, ayağa kalkacak kuvveti! sevinin, zafer sizindir, sayıyorlar oldukları yerde! kalabalıklar ama yapayalnızlar. ben de yalnızım. her birimiz yalnızız başkalarının korkaklığı yüzünden! fakat onlar gibi yere çaldığınız ben, onlar gibi aşağıladığınız ben, bir hiç olduğunuzu, göğü karartacak kadar engin, bir bakışa sığmayacak kadar büyük iktidarınızın yeryüzüne vurmuş bir gölgeden ibaret olduğunu, öfkeli bir rüzgar çıktığında yok olup dağılacağını haykırıyorum işte suratınıza! her şeyin rakamlara, her şeyin formüllere sığabileceğini sandınız! fakat unuttunuz hesaba katmayı yabangüllerini, gökteki yıldızları, yaz gülüşlerini, denizin kükreyişini, sabırların taşımasını, insanoğlunun öfkesini!
Nefes alamıyorum, manzara soluğumu kesiyor, çok güzel, ama yanımda "ne kadar güzel" diyebileceğim kimse yok.
Haykırıyorum: "Yalnızım."
Yankılanan sesimden gelen yanıt: "Ben de."
Jean-Louis Fournier’in ‘Tek Yalnız Ben Değilim’i, çok sevdiği eşini yaklaşık 10 yıl önce kaybetmiş bir adamın, kendi yalnızlığına yaktığı zekice ağıtların toplamı... Kışkırtıcı, zeki gözlemlerle dolu, bir o kadar da hüzünlü bir hayat muhasebesi aynı zamanda.
Yalnızlık ve yaşlılık... İlk elde iki verimsiz santrfor gibiler ve böylesi bir hücum hattına sahip olan bir takım için lig yarışı her daim zor görünür. Son derece kıvrak bir kaleme sahip olan Jean-Louis Fournier, son kitabı ‘Tek Yalnız Ben Değilim’e (‘Je ne suis pas seul a etre seul’), girişteki iki cümle eşliğinde başlıyor ve kendi öz yaşam serüveninden pasajlarla süslediği harika anlatısında işte bu iki tartışmalı santrforun adeta sahada yaşadıklarını naklediyor...
Yalnızım, öfke ve acıdan yoksun
Bugünüm ve yarınım için yeterince döktüm kanlı gözyaşı
Şimdi çiçek açma zamanı
Aşık bir serçeyim ben yalnızlığa
Tüm sırlarım kalbimde saklı
Haykırıyorum var gücümle: İşte, yalnızım sonunda!
“Yalnızım,öfke ve acıdan yoksun
Bugünüm ve yarınım için yeterince döktüm kanlı gözyaşı
Şimdi çiçek açma zamanı
Âşık bir serçeyim ben yalnızlığa
Tüm sırlarım kalbimde saklı
Haykırıyorum var gücümle;İşte,yalnızım sonunda”
Hezeyanım parçalandı. Ben mi geceye gülüyorum yoksa gece mi bilmiyorum. Yalnızım ve B.’nin yokluğunda haykırıyorum. Haykırışım, yaşamın ölüm içinde kayboluşu gibi kayboluyor.
Müstehcenlik aşkı azdırır.
"Anladım ezelden beri nasıl döndüğünü bu çarkın. Başkaldırmasın diye insan açlığın acısını, ayrılığın ıstırabını yaşattınız ona. Zulmettiniz insanlara, zamanlarını çaldınız, derman bırakmadınız; sırf bulamasınlar diye öfkelenecek vakti, ayağa kalkacak kuvveti! Sevinin, zafer sizindir, sayıyorlar oldukları yerde! Kalabalıklar ama yapayalnızlar. Ben de yalnızım. Her birimiz yalnızız başkalarının korkaklığı yüzünden! Fakat onlar gibi yere çaldığınız ben, onlar gibi aşağıladıgınız ben, bir hiç olduğunuzu, göğü karartacak kadar engin, bir bakışa sığmayacak kadar büyük iktidarınızın yeryüzüne vurmuş bir gölgeden ibaret olduğunu, öfkeli bir rüzgar çıktığında yok olup dağılacağını haykırıyorum işte suratınıza! Her şeyin rakamlara, her şeyin formüllere sığabileceğini sandınız!.. Gülmeyin ey budala! Sonunuz geldi! Zafer sarhoşuyken şahit olacaksınız bu savaşta çoktan mağlup olduğunuza! Şahit olacaksınız uğradığınız bozguna çünkü insanın içinde öyle bir güç vardır ki asla boyun eğmez zulmünüze.. O güçtür elbet kaynağından doğacak, o güçtür sahte zaferinizi yüzünüze vuracak!
Yalnızım ben yalnız ah çok yalnızım
Ne aşkım ne dostum var ne kış ne yazım
Bir dost ararken sen çıktın karşıma
Hayır deme bak ne olur temiz aşkıma
Haykırıyorum
İsmini her zaman
Ah yaşayamam inan
Sen benim olmadan
ESKİ BANDO(Eda Baba)