400 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Çilek ve Şeftali Kokan Bir Aşk Hikayesi
Işıl çok istediği İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü kazanır.Okul zamanı geldiğinde İstanbul'a yalnız gider.Kaybettiği anannesinin evinde kalır.Biraz kilosundan şikayetçi olan Işıl spor salonuna yazılır.Orada Yağmur ve Yaprak adında iki kızkardeşle tanışır.Sohbet sırasında Işıl aynı sitede ve hatta aynı apartmanda oturduklarını öğrenir.Okulun
Çilek ve Şeftali Kokan Bir Aşk Hikayesi
Çilek ve Şeftali Kokan Bir Aşk HikayesiKübra Duran Ekici · Sokak Kitapları Yayınları · 201914 okunma
Biz çocukken anne babamıza karşı duyduğumuz her türlü karmaşık duygu hediyelerin etrafında merkezleniyordu; bize hediye verilmesini sevgi ve onay işareti olarak algılıyorduk. Bu duygusal öğe hiçbir zaman kaybolmaz. Parasal veya başka türde bir hediyenin alıcısı olan kişi birdenbire bir çocuk kadar hassas olur, özellikle de hediye yetkili birinden geldiğinde.
Reklam
İtibar edin; - Su borularından üretilen füzeler, koca dünya sanayi endüstri sahibi devlet ve şirketlere karşı Aksa için direniyor! - Ölenlerin cesetleri geride kalanlara hüzün bıraksa da tebessümleriyle aldıkları hediyeden - Ve hediyenin sahibinden! الله أكبر ☝🏾🌱 #alıntı
DİŞ KİRASI VE ASIL MAKSATI
Osmanlı devrinde zengin köşk veya konaklarda civar halkın için de sokaklar hazırlanır, kim gelirse gelsin içeriye alınırdı. Misafirler iftarını yapıp teravih namazına gitmek için kalktıklarında konak sahibi kadife kese içerisine koyduğu altın veya gümüş paraları diş kirası olarak verirdi. İlk defa Fatih Sultan Mehmet Han'ın sadrazamı olan Mahmud paşa tarafından uygulandığı sanılan bu âdet gereğince iftara katılanlar dişlerini davet sahibinin zevkine kiralamış oluyorlardı. Diş kirası denilen bu hediyenin zarif gerekçesi her ne kadar davetlilerin o gece zahmet edip gelerek, hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olması gibi sunulsa da aslında amaç bu sebeple muhtaçlara yardımda bulunmak, onları sevindirmektir. daha az
SOKRATES... "Atina ,uyuşuk bir at .. Bende onu uyandırmaya ,canlandırmaya çalışan bir at sineğiyim"... Sokrates ' in hakaretleri reddetme sırrı neymiş bakalım ; Bir gün Atina pazar yerinde birileri Sokrates ' e fena hakaret ediyordu; Sen bir alçaksın, cahilsin ve içki içicisin ! Sokrates, başını sallayarak cevap vermedi, sadece gülümsedi... Zengin bir aristokrat, bu sahneyi izlerken ona sordu; Böyle hakaretlere nasıl tahammül ediyorsunuz? Kendinizi kötü hissetmiyor musunuz ? Sokrates yine gülümsedi ve dedi ki: ′′ Benimle gel "... Tanıdığı bu aristokrat onu , eski bir tozlu depoya kadar takip etti... Sokrates bir meşale yaktı ve işe yaramaz, paçavra delinmiş bir pelerin bulana kadar etrafı aramaya başladı... Bulduğu bu pelerini adama verdi ve dedi ki: " bunu giyermisin sana uyar ". Adam paçavra pelerine baktı , kızarak : -" İyi misin Sokrates? Bu paçavrayı giyecek miyim, diyerek geri attı ". Gördün mü, dedi Sokrat , elbette kirli ve eski pelerini giymeyi reddettin... Aynı şekilde adamın söylediği saçma ve edepsiz sözler bana da dokunmadı... Birisi sana istemediğin bir şeyi verdiğinde ve sen onu kabul etmediğinde reddedilen hediyenin sahibi kimdir? Başkalarının hakaretlerine üzülmek ve öfkelenmek, onların attıkları paçavraları giymeyi kabul etmek gibidir... Sorgulanmamış hayat, yaşanmaya değmez... En akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir... Kimseye birşey öğretemem, sadece onların düşünmesini sağlarım... Sadece bir iyi vardır; Bilgi ... Sadece bir kötü vardır; Cehalet..
Elvedaaa
Elveda... Serdar Tuncer 'in eski ama eskimeyen satırlarla dolu 22 haziran 2017 tarihli makalesidir. Gelişiyle memnun, gidişiyle mahzun edene sevgili deniyorsa eğer; Ramazan mü’mine sevgilidir. Dikkat buyurunuz herkese değil; mü’mine. Ramazan geliyor diye sevinmek, gidiyor diye mahzun olmak iman alâmetidir buyurmuşlar. 1438 yılının Ramazan-ı
Reklam
52 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.