İçimdeki duyguları bilmiyordu.
Ona bazı kötü duygularımdan söz ettim.
Tam da düşündüğü gibiymiş.
İnsanlık işte bu yoldan, yani benim gibi, tam hissettiğim gibi davranırsa kurtulacakmış.
Dünyanın sonu gelmiş gibi hissediyordum.
İkimiz artık dünyanın sonuna gidebilirdik.
Yerleri sildim bir süre, sabunlu bezlerle.
Gene de bir leke, çok hafif de olsa
Olgunluk yaşta değil baştadır diye bir söz mü vardı sanki? Bazen geceleri düşünüyorum da aslında bu hayat o kadar da kolay değil. Belli bir yaştan sonra her şeyin farkına varıyorsun. Aslında bir şeylerin farkında olmak acıtmıyor mu? Artık her şeye farklı bir açıdan bakıyorsun, düşüncelere dalıyorsun, arkadaşların gerçekten arkadaş olmadıklarını
Afedersiniz bu sizin mi çantanız diye sordum.
Çantanız ah o da sizin gibi ne kadar şirin ve küçük bir şey ki
içlerindekini de merak ettiğimi söylesem yalan olmaz.
Ne taşırsınız bu küçücük şeyde ne bulundurur ne gezdirirsiniz onları kendinizle. şu benim bir uzvumu yaralayıp koymanızı dilediğim göze beni de onlar gibi gezdirmeni yanında
“Kendini dünya acısı aracılığıyla tanımlayan, yabancılaşmanın verdiği ıstırabın duygusu olarak gören Romantizm akımın üzerinde Eichendorff’un bu akıma isyan eden “güzel yabancı” ibaresi süzülür. Uzlaşmanın sağladığı ortamda, yabancı olan, felsefenin emperyalizmi aracılığıyla ilhak edilmeyecek, yabancının belli bir yakınlıkla durmakla birlikte
Artık anlamın yok Yerdeniz
Sokaklardan geçmeyecekse gemilerin
Tren yüzmeyecekse okyanuslarında
Git hiç bakma öyle yüzüme Yerdeniz
Kalmam boranlar altında tek bi' damla yağmur için
Artık nehir yollarından dönmek sebep geri
Oturdum bi' şarkı yazdım sana, bilmek için ölmek nedir?
İşte senden vazgeçmek Yerdeniz
Sen bilirsin çiçek nasıl açar hem de nasıl cayar bilip
Artık ölü bi' şair tanımı biliyo'sun
Vurulan benim Yerdeniz
Sen boşuna ölüyo'sun
•Saian