"Ne hissediyorsun?"
"Etkilenmiş," dedi Clay, ateşli bir ses tonuyla Julia'nın ruhunun derinlerine dokunarak. "Tamamıyla etkilenmiş."
"Aynen," diye fısıldadı Julia. Tamamlanmış cüm- leler kuracak durumda değildi ama zaten buna ihtiyaç da yoktu.
Clay dudaklarıyla ağzını ele geçirmiş, içindeki ha- reketlerini hızlandırarak daha da derinlerine sokmuş- tu kendini. Bedeniyle, kollarıyla, dudaklarıyla, diliy- le, aletiyle, gücüyle ve saplantısını dengelemek için çaresizce ihtiyaç duyduğu kontrolüyle Julia'yı olduğu yere sabitlemişti.
Julia da tüm bunları hissediyordu, Clay'in her hücresini, arzusunu ve ona duyduğu gereksinimi. Ona teslim olup, Clay nasıl yapmaya ihtiyaç duyuyorsa ona o şekilde sahip olmasına izin verdi, çünkü bunu yaptığı zaman ikisini de deliye çeviriyordu.
Julia, duyduğu haz vücudunda oradan oraya zıplar- ken, Clay'in boynuna daha sıkı tutundu. Mutluluktan kendinden geçerek dünyadan öylesine uzaklaşmıştı ki asla geri dönmek istemiyordu. Ama sonunda dünyaya geri döndü. Clay ona doğru uzanıp yanaklarını, boy- nunu öpmeye başladı, sanki dudaklarını ondan uzak tutamıyor gibiydi. Parmaklarıyla kolunu okşayarak gözlerinin içine baktı. "Bunu her gün istiyorum. Seni her gün istiyorum," dedi. Sesi Julia'nın teninde gürlü-
yor, sesindeki seksi sıcaklık onu uyuşturuyordu.
"Ben de. Hem de çok," diye karşılık verdi Julia. Håla onun, onların, birleşerek mutluluğa dönüşen anın yarattığı sarhoşluğun etkisindeydi. Belki de bu yüzden bundan sonra ağzından çıkanları söyleye- bilme cesareti göstermişti. "Bu sefer daha farklıydı,
Clay," diye mırıldandı.