Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Nasıl ki göze gözlük yazan bir doktor gözün gördüklerini görür öyle o gözlüğü yazar. Aynen öyle de sana o gözleri takan Basîr Allah (c.c) dahi elbette hem gözünü hem de gözünün gördüklerini görür.
Reklam
“ İtaat etmeyi bilinç sanmak bilinci hakarettir! keza Erdem’e de. Olsa olsa bilinçsizlik aşılamadır o. Aslına bakarsanız itaat etmek Erdem’li olmaktır nutukları her asrın palavrasıdır. Çünkü erdemsizlik sahte erdemler yaratır. Hem herkes çok zeki olsun istiyorlar, hem de kimse düşünsün istemiyorlar. İnsanların çok zeki olup da bilinçsiz olmayı nasıl başardıklarını hep merak etmişimdir. Sebebini şimdi anlıyorum: türdeşleriniz büyük ve negatif bir bilince sahipler, onların bu olumsuz bilinçleri sizdeki olumlu bilinci yok edecek güçte. Bu nedenle sizdeki bilinci bilinçsizle sistematik bir şekilde üstelik sizin elinizle değiştiriyorlar.”
H. de kim oluyor? Yalnız bazı ukâla kitaplarda söz ediyorlarmış ondan. Ben bu kitapları okumadım (Okumam da.) Bütün olayları ben yaşadım, bütün acıları ben çektim. (Onun susuşunun acısını bile.) Hiç bir oyuna katılmıyor, sadece hatırlatmasını biliyor, hem de nasıl biliyor. Herkesin bir geçmişi var, oğlum Hikmet.
“O halde cüceler ne zoruna geri gelmek istiyorlar?
“Mithril için,” diye cevapladı Gandalf. “Moria’nın zenginliği cücelerin oyuncağı olan altından ve değerli ta§lardan gelmiyordu; onlann hizmetkân olan demirden de gelmiyordu. Onların hepsini burada buldular gerçi, özellikle de demiri; fakat bunun için kazmalarına gerek yoktu: İstedikleri her şeyi ticaretle elde edebilirlerdi. Çünkü Moria Gümüşü dünyada bir tek burada çıkardı: Kimileri hasgümüş der ona, Elfçesi mithril’dir. Cücelerin de takmış olduğu bir isim var ama kimseye söylemezler. Altından on kez daha değerliydi mithril, şimdi ise paha biçilemez; çünkü toprak üzerinde çok az kaldı, burada kazı yapmaya ise orklar bile cesaret edemiyor. Maden damarları kuzeye Caradhras’a ve derinlerdeki karanlığa doğru uzanmakta. Cüceler o günleri hiç anlatmazlar; fakat mithril nasıl servetlerinin temeli idiyse, çöküşlerinin de sebebi oldu: Açgözlülük edip çok derinleri kazdılar ve onlan buradan süren şeyi, yani Durin’in Felaketi’ni uyandırdılar. Gün ışığına çıkardıkları kadarının da hemen hemen hepsi orklarm eline geçip bu gömülere göz diken Sauron’a bac olarak gitti. “Mithril’i kim istemezdi ki! Bakır gibi dövülebilir, cam gibi cilalanabilirdi; cüceler onunla su verilmiş çelikten hemdahasert, hem dahahafifbir metal yapıyorlardı. Güzelliği bildiğimiz gümüşe benziyordu ama mithril’in güzelliği ne karaır, ne donuklaşırdı. Elfler çok severlerdi onu; nice işlerin yanında, kapıla-nn üzerinde görmüş olduğunuz ithildin’i yani yıldızayı da mithril’den yapmışlardır. Bilbo’ya Thorin’in verdiği mithril-örgüsü bir zırh vardı. Acaba o zırha ne oldu? Herhalde hâlâ Uhğ Kazın’daki Belek Evi’nde toz topluyordur.”
"Karşınızdaki insanın size yazıp yazmamasını artık sorun etmez hale geldiğinizde karşı tarafın aklında çeşitli sorunlar oluşmaya başlayacaktır. Eskisi kadar size hakim olamadığını düşünmeye başlayacak ve bu durumu sorgulayacaktır. Eğer ki mesajlarınızı görmezden gelen sizi takmayan bir kişiyle konuşuyorsanız onla olan iletişimi minimum seviyesine getirin. Aranızdan bazılarının " Seviyorum ama o nasıl olacak?" dediğini duyar gibiyim. Emin olun sevginiz bu durumda pek bir işe yaramayacaktır. Zaten bütün sevginizi karşınıza gösterdiniz. Ama o sizi takmıyor bile. O yüzden yapmanız gereken tek şey ilginizi artık minimal seviyeye düşürün. Sadece cevap vermemezlik yapmayın. Aynı zamanda durum ve hikaye paylaşımlarını hem instagram hem de WhatsApp üzerinden yapmaya devam edin. Paylaşımlarınızda normal yaşantınızdan görseller anlık selfie fotoğrafları eğlendiğiniz anları paylaşabilirsiniz. Eninde sonunda kişi kürkçü dükkanına geri dönecektir."
Sayfa 18 - Giz KitapKitabı okuyor
Reklam
Elimde değil. Gözümle gördüğümü nasıl yadsırım? İki kere iki dört eder. - Bak Winston. Bazen iki kere iki beş eder. Hatta bazen üç eder. Bazen aynı anda hem beş hem üç ettiği de olur. Daha fazla çaba göstermelisin. Aklı başında olmak kolay değildir.
Sayfa 271Kitabı okudu
Marx'ın insan emeği ile ilgili görüşleri
Komünist olmadan önce genç Marx, çalışan insanlara ne olduğuyla ilgilenmişti. Hegel de bu konuyu ele almış, insan ile doğa arasında karşılıklı ve değişken, diyalektik bir ilişki görmüştū. Genç Marx da böyle düşünüyordu. İnsan doğa üzerinde çalıştığında, insanın kendisi üzerinde de çalışılmış olur. Ya da başka türlü söylersek, çalışan insan doğaya müdahale edip onu değiştirir; ama bu çalışma sürecinde doğa da insana müdahale edip onun bilincini etkiler." "Bana ne iş yaptığını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim." "Aynen öyle. Marx şu görüşteydi: Nasıl çalıştığımız bilincimizi etkiler, ama bilincimiz de çalışma tarzımızı etkiler. 'Kafa' ile 'el' arasında karşılıklı etkileşim var, diye de söyleyebiliriz bunu. Böylece insanın bilgisi de çalışmasıyla yakından bağlantılı olmaktadır." "Öyleyse işsiz kalmak çok kötü olmalı." "Evet, işi olmayan biri boşlukta kalmış gibidir. Hegel de vurgulamıştı bunu. Hem Hegel hem de Marx için çalışma olumlu bir şeydi, insan olmanın bir parçasıydı."
Sayfa 447 - Pan
Akıl sahibi birisi şöyle derdi: Çocuğun yüzüne atılan tek bir  tokat, bu âlemin bir tanrısının olduğunu, bu tanrının bazı kullarına birtakım şeyleri emredip birtakım şeyleri de yasakladığını, bu tanrının itaat edenlere sevap, günahkârlara ceza hazırladığını, insanlara müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler gönderdiğini göstermektedir. İşte bunlar, en
Sayfa 203 - Fahruddin Er RaziKitabı okuyor
Her şeyden güçlü duyumsadığımız ölüm, asla yaşamasına engel olsun diye bir canlının sırtına yüklenmiş değildir, çünkü özü bakımından yaşama karşıt nitelik taşımaz ölüm; bazen sezildiği gibi, yaşamın ne olduğunu en dirimsel anlarımızda bile bizden iyi bilir. Ben her zaman şöyle düşünmüşümdür: Üzerimizdeki akıl almadık baskısıyla ölüm gibi böyle bir ağırlığın işlevi, bizi yaşamın daha derin, daha iç katmanına daldırmak, belli bir gelişimin sonunda eskisinden büyük bir üretkenlikle buradan boy verip. çıkmamızı sağlamaktır; koşullar bunu çok erkenden iyice öğretti bana ve yaşadığım her acıyla yeniden doğrulandı bu. Bir kez yeryüzünde yaşamakla yükümlü kılınmışız, başımıza gelen her kötülüğü ölümle yeni bir mahremiyet ve dostluğa dönüştürmek zorundayız; çünkü onu kavrayıp onunla başa çıkacak kusursuz şekilde tasarlanmış duygularımız var, bu duygularla söz konusu yükümlülüğün gereğini yerine getirmeyip de ne yapacağız? Hem Tanrı'nın bize bağışladığı bir şeye hayranlık duyma yükümlülüğünden nasıl kaçabiliriz? Bir hayranlık ki, gelecekteki o sonsuz hayranlık için gereken tüm hazırlığı içinde barındıracaktır.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.