Hayat denen muamma karşısında hepimiz biraz çocuğuz sanki .
Kalkanımız aslında tencere kapağı , zırhımız kağıttan , silahımız bir dal parçası .
Yani dayağı yiyip oturmak büyük ihtimal . Büyük ihtimal hayat bizi yere serecek .
Ama var ya ... Düşünce kalmamıza kimse karışamaz .
Çünkü büyükler çocukluktaan uzaklaştıkça güvenceli ve risksiz bir hayat yaşamak için boğucu bir mantığın içine giriyor. Girincede ironi ve alay duygusunu yitiriyorlar. Ama çocuklar bu mantığı reddediyorlar.
Edinilen yeni arkadaşlar örneğin; nedense annenin gözü tutmaz. Her arkadaş, çocuğunu kullanacak sanır anne. "Kendini kullandırtma. Faruk sinsi bir çocuğa benziyor." İyi tamam da henüz 12 yaşındaki Faruk sinsi olsa ne olur, olmasa ne olur? Çocuğuz hepimiz; biraz sinsi, biraz haylaz, fazlasıyla sevimli. Medyanın anneleri endişelendirmede ciddi etkisi olduğu kanısındayım. Bilhassa televizyonların. Sabahları yayınlanan kadın programlarını seyrede seyrede kurgu tekniğini geliştirdiğini düşünüyorum birtakım annelerin...