Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
84 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Ne zaman Şükrü Erbaş kitabı okusam, aynı eksiklik hissiyle kalıyorum baş başa. Sadece okumak yetmiyor bana bir şey yapmalıyım diyorum, bir şey yapmak istiyorum. Ama tabi bilmiyorum da o eksikliğin ne olduğunu, ne yapmam gerektiğini. Şükrü Erbaş'ın rahmetli eşi Hatice Erbaş için yazdığı şiirler. Şiirler diyorum ama, hepsinin ayrı başlıkları var ama uzun bir ağıtın kısımları hepsi de. İliklerime kadar yaşadım Şükrü Erbaş'ın aşkını, sevgisini, sevdasını, yalnızlığını, unutmayışını... Yüreğine sağlık hocam. "Ömür hanım Seni çok özledim, çok Ben gelene kadar çürüme ne olur."
Yaşıyoruz Sessizce
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,9bin okunma
Boşlukta düşme rüyaları
"Örneğin, en yaygın düşlerden biri olan ve hemen hemen herkesin başından geçen boşlukta düşme düşleri vardır. Hocam bunun ırksal bir anı olduğunu söyledi bana. Bu, ağaçlarda yaşayan çok uzak atalarımıza kadar dayanıyormuş. Onlar için ağaçtan düşmek daima var olan bir tehditmiş. Birçoğu hayatını bu şekilde kaybetmiş; hemen hemen hepsi yere düşerken dallara tutunma yoluyla kendilerini kurtararak korkunç düşüş deneyimleri yaşamışlar ve bu şekilde son dakika önlenen korkunç düşüş büyük bir şok yaratırmış. Bu şok sonucunda beyin hücrelerinde moleküler değişimler meydana gelirmiş. Bu moleküler değişimler sonraki kuşakların beyin hücrelerine aktarılarak ırksal anılar haline gelmiş. Bu yüzden siz ya da ben uyurken veya uykuya dalacağımız sırada boşlukta düşer gibi olup da yere çarpmadan hemen önce uyandığımızda, ağaçlarda yaşayan atalarımıza olan şeyleri hatırlıyoruz sadece ve beyin hücrelerinde meydana gelen değişimler bunu kalıtımsal hale getiriyor."
Reklam
Bir insan hayatını nasıl yaşar? Çok düşündüm bu soruyu, bir çok değişik versiyonunu kullandım. Ama her seferinde cevabını bulamadım. Hani bir çizgi film vardı. Sarı kafalı bir çocuğun öyküsünü anlatıyordu. Her bölüm sonunda; "Eğer sekiz yaşındaysanız ve aşıksanız, hayat gerçekten güzel!" diyordu. Hatırladınız değil mi, Sarı kafa
'' Bir eğitim programında Mehmet adlı öğrencime sordum "Türkiye'de kaç Mehmet var?" Diye. "Beş - altı milyon vardır" dedi. Diğer öğrencilerime sordum , hepsi rakam ile ifade ettiler. Bana sordular " Peki Hocam , kaç tane var?" " Bir tane " dedim öğrencilerime , " Bir tane Mehmet var" İletişim bu temelden başlıyor işte : karşınızdaki insana dünyada onun tek bir tane olduğunu hissettirmek. Eşinizle , çocuğunuza , anne ve babanıza , iş arkadaşlarınıza onların sizin için biricik olduklarını hissettirebilmek... Bunu hissettirebiliyorsaniz gerisi tamamdır.
Bir banka eğitiminde öğrencilerimden biri anlattı: "Hocam biz Adanalı iki kardeşiz, küçükken, yazları, yaylaya çıkardık. Yaylada şeftali ağaçları olurdu. Çocukların hepsi şeftalileri toplar, doya doya yerken, biz iki kardeşin ağzının suyu akardı. Çünkü babam ve annem bize müsaade etmezlerdi ‘Onların sahibi var. Haram olur, sahipleri gelince müsaade ister birer tane yersiniz, başka da olmaz' derlerdi. Çocuklara imrenir, anne-babamıza da kızardık. Şimdi ben bankanın genel müdür yardımcısı oldum, ağabeyim de Amerika'da profesör. İkimizin çocukları da hak etmedikleri hiçbir şeyi evlerine sokmayacaklar." Bu ülkenin umudu böyle ailelerdir işte.
851 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.