“Kendisinin yüreğinde,dünyayla başka türlü bir akrabalık ilişkisi vardı -şişen,su sızdıran, sıkı sıkı tutunan,büzüşen bir şeyle sınırlı olmayan, takımyıldızlar ve yıldızlar gibi süreğen ve görkemli, biricik ve çoğul bir şeyle sınırlı olan bir dünyayla.”
.
Vasanpeine bir hamamcı.Sıradan,sakin bir hayat onunkisi. Çoğu hikaye bu noktada renklenir değil mi? Evet bu hikeyede de öyle. Ama onun yaşamını değiştiren şey bir insan değil, onu sarsan bir fotoğraf makinesi. Çünkü tanımlanabilir tek özelliğine odaklanıyor: gördüğü dünyayı dahil olduğu bütünden ayrı tek tek mozaik şekilde tanımlayabilme. Aynı bir fotoğraf karesi gibi. Gördüğü yüzler sıradan gelmiyor ona, herkesin detaylarını kazıyor aklına, omuzdaki bir ben,eldeki bir renk değişimi~
.
Vasanpeine üzerindeki değişim ise gittikçe dipsiz kuyuya dönüşüyor: bir saplantıya.. Alberto Manguel bunu her sayfada sezdiriyor ve beklenmeyen bir son ile bitiriyor. Sadece birkaç cümle ile hem de..
.
Çeviride Ülker İnce,kapak tasarımında ise Cüneyt Çomoğlu yer alıyor~