Bir gün herkes kitap okuyacak! İşte, o kadar!
Sayfa 295 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
O zaman Türkçe okuma yazmasını bilen sadece bendim. Herkesin mektubunu ben yazar ve okurdum. Resmi yazıları da bana okuturlardı. Yanımızdaki bakkalın senetlerini yazardım. Kendisi dedamadı da Karamanlıydılar. Bakkallıktan başka, Tophane ve Beşiktaş'taki meyhanecilere faizle para vererek de geçimlerini sağlıyorlardı. Kalıplaşmış deyimlerim vardı; her birini yeri geldikçe kullanırdım. "Bâd-i tastir-i sened oldur ki" gibi. Arapça ve Farsça kelimeler kullanmam gerekirdi. "Aldım" demezdim "Ahz u kabz eyledim"; "verdim" demezdim "itâ eyledim" derdim. İstanbul,Deraliyye, Dersaadet, Asitâne-i Saadet'ti. Yukarı, aşağı yerine "Azbıder-i bâlâ", "Azbıder-i zîr";köy'e "kariye", ekmeğe "nân-ı aziz", Getronagan'a "Mekteb-i merkez-i kebir", ilk kısmına "Mekteb-i merkez-i sagir" derdik. Türkçemi köyümden getirmiştim. Zaten Ermeni okullarında Türkçe demek, Osmanlıca demekti. Dilekçe, resmi yazı, ticari senetler yazmak için bu dil öğretilirdi. Okuduğumuz kitapların yazarı Mihran Apikyan, imzasını "Mihri" diye atardı. Yazı kamışla yazılırdı. Mürekkebi kurutmak için renkli bir kum, "rıh" kullanılırdı. Ben, yazdıklarıma yeşil rıh serperdim. Herkes imrenirdi, ben de gururlanırdım. Musa Çavuş, mektuplarını yazdığım için günde birkaç kez bana çay verirdi. Bir gün mektup gelmiş. Ben orada yoktum, okuyacak kimse bulamamışlar. Saraylı ağalar da okuma bilmezlerdi.
Reklam
Bir gün herkes kitap okuyacak! İşte, o kadar!
Sayfa 295Kitabı okudu
SERDENGEÇTİ’NİN MÜDAFAASI... “Serdengeçti"de neşrettiğimiz “Bir Fakültenin İç Yüzü’’ başlığını taşıyan yazılarımızdan dolayı, evvelâ bu fakülte tarafından tard, sonra da mahkemeye verildik. Biz bu yazımızla bir vicdan borcumuzu yerine getirmiş bulunuyoruz. Bir suçlu sıfatıyla, Allah’ın huzuruna çıkmaktansa C. Savcılan’nın karşısına
Reklam
42 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.