Zikirlerin en faziletlisi, mânâsını düşünerek Kur'an okumaktır. İşte bu sebeple her gün Allah'ın kitabından belli bir miktarı, üzerinde düşünerek okumalıdır. Dünyada Kur'an ile çok meşgul olan ve hayatını Kur'an'ın buyruklarına göre düzenleyen kimse âhirette üstün dereceler kazanacak, Allah'ın kelâmını orada da okuyacak ve cennet ehli kendisini derin bir huşû ile dinleyecektir. Cennette Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri sayısınca dereceler vardır. Herkes ne kadar Kur'an okursa derecesi o kadar yükselecektir.
Reklam
Bir gün herkes kitap okuyacak! İşte, o kadar!
Sayfa 295 - SerceKitabı okudu
Musa Çavuş, mektuplarını yazdığım için günde birkaç kez bana çay verirdi. Bir gün mektup gelmiş. Ben orada yoktum, okuyacak kimse bulamamışlar. Saraylı ağalar da okuma bilmezlerdi. Bizim fırın, yanımızdaki kahvehane, Kahvecibaşı Süleyman Efendi'ye ait olduğundan bütün saraylılar oraya gelirlerdi. Yorgancıbaşı Ahmet Bey, fırının bitişiğindeki Rüştiye'den torununu getirtmiş. O da mektubu okuyamamış. Döner dönmez beni çağırdılar. Mektup, Azbıderli Dursun Hoca'nın yazısıydı. Onun eğik büğük yazısına o kadar alışıktım ki bir defada, hiç durmadan okuyuverdim. Kahvedeki herkes beğendi okumamı. Dârüssaade-i Şerife 13 haremağalarından ve içoğlanlarından ince vücutlu, uzun, çok uzun boylu Abdülgani Ağa, hadım edilmişlerin kadınsı sesiyle, "Olan Agop, yazık ki Armenisin. Müslüman olaydın, seni Sarayın Kur'an hafızı yapardım" dedi. Bu Dârüssaade-i Şerife, sarayın haremine verilen addı.
Tarih Vakfı Yayınları, 4.Baskı 2002Kitabı okudu
dün gece bu pasajı paylaşmak için kitabı bitirmedim, okuyunuz.
doğum yapmadan bir hafta önce, çamaşırcı kadın dolabımdaki tüm paramı çalınca doğumu devlet hastanesinde yapmak zorunda kaldım. yoksulların, çaresizlerin gittiği bu hastanede, toplumdan dışlanmış insanların arasında senin çocuğunu doğurdum. fakat burası doğumdan ziyade ölünecek bir yerdi, herkes, her şey yabancıydı. hastalar birbirlerine öfke ve nefret doluydu, herkes yalnızdı., karanlıkta, ilaçlar ve kanla, çığlıklarla inleyen odada herkesin sahip olduğu yoksulluk ve acılar toplanmıştı. yoksulluğun getirdiği tüm fiziksel ve ruhsal utançların ıstırabı burada çekilebilirdi. aşağılandım; savunmasız kadınların çarşaflarını yüzlerindeki alaycı gülümsemeyle açıp tedavi bahanesiyle onlara dokunan genç doktorlar, açgözlü hemşireler sayesinde, fahişeler ve diğer hastalarla birlikte kaldığım, fakirliğin getirdiği o ortak kaderi daha da hissettiren bu yerde, zihinsel ve fiziksel utancı en acı hâliyle tecrübe ettim. bu hastanede bir kadının utanması acımasız bakışlarla çarmıha gerilir ve sözlerle kırbaçlanır. orada sadece üzerinde adın yazan bir tabela vardır, yataktaki insan meraklı doktorların yokladığı bir et parçasından ibarettir, bir deneme nesnesidir. çocuklarını kendi evlerinde ve onları sevgiyle bekleyen kocalarıyla doğuran kadınlar; yalnız, savunmasız ve adeta bir denek gibi yatırıldığı masada doğuran bu kadınları anlayamaz! bugün, bir yerde cehennem kelimesini duyacak ya da okuyacak olsam, hâlâ o gün yaşadığım acıları, o tıka basa dolu odaları, kahkahalar ve çığlıklarla inleyen koridorları, utanç veren o kesimhaneyi hatırlıyorum.
Zikirlerin en faziletlisi, mânâsını düşünerek Kur'an okumaktır. İşte bu sebeple her gün Allah'ın kitabından belli bir miktarı, üzerinde düşünerek okumalıdır. Dünyada Kur'an ile çok meşgul olan ve hayatını Kur'an'ın buyruklarına göre düzenleyen kimse âhirette üstün dereceler kazanacak, Allah'ın kelâmını orada da okuyacak ve cennet ehli kendisini derin bir huşû ile dinleyecektir. Cennette Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri sayısınca dereceler vardır. Herkes ne kadar Kur'an okursa derecesi o kadar yükselecektir.
Sayfa 40
Reklam
35 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.