Kitabımızın konusu "aşk"... Bihter ile Behlül sık sık aklıma gelmedi değil hani
Yasak ve yarım kalmış bir aşk, aradan geçen 9 sene sonra tekrar buluşan iki aşık...
Ama geçen onca zamanda herşey eskisi gibi olabilecek mi?
Yazarımız aşk üzerinden o dönem yaşanan savaşa ve yine tabii her romanında olduğu gibi baş karakterimiz Ludwing'in iç dünyasına, kendi kendini sorgulamasına, hayata bakış açısına da değiniyor.
Dediğim gibi aşk romanından ziyade ruhsal bir çözümleme novellası diyebiliriz. Zaten sonu da okuyucuya bırakılmış.
Keyfimiz yerinde olmasa da okumaya devam,herkese bol okumalar diliyorum.
Alıntılarım:
Ama aşk, bir cenin gibi bedenin karanlıklarında acıyla dönüp durmaktan kurtulduğu,nefes ve dudak aracılığıyla kendini zikir ve itiraf edebildiği zaman gerçek aşktı.
İnsan yaşlandıkça kendi gençliğini arıyor ve küçük anılar budalaca mutluluklar yaşatıyor.
İnsan yaşlanıyor, ama değişmiyor.
Sonsuzca arzulanan bir şeyin ansızın gerçek olup şaşkın yüreğe yaklaşması mistik bir ürperti yaratıyordu.
Issız eski parkta karlar içinde,
Arıyor geçmişi iki gölge
Ne kadın eski kadındı ne de adam eski adam...Ama tıpkı ayaklarının dibindeki bu kara hayaletler gibi kendilerini bulmak için boş yere didiniyor,cansız ve güçsüz çabalarla kendilerinden kaçıp, kendilerini yakalamaya çalışıyorlardı.