Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İstanbul’un güzellikleri anlatmakla bitmez. O her mevsimde ayrı bir güzeldir. İstanbul’daki ikametimiz, bize çok şeyler öğreten zorunlu bir ikametti. Babam İstanbul’a geldiği gün Sultan II. Abdülhamid kendisiyle görüşmüş ve onu İstanbul’da çalışması ve devlete hizmet etmesi maksadıyla çağırdığını söylemişti. Ayrıca babamı Şura-yı Devlet azası
Mecmau’l-Beyan tefsirinde Selman-i Farsî, Said b. Cübeyr ve Süfyan-i Surî’den şöyle nakledilmiştir: İki deniz Ali ve Fatıma’dır. O ikisi arasındaki engel Muhammed, inci ve mercan ise Hasan ve Hüseyin’dir.”
Reklam
"Hüseyin’in kesip koparılan bir kolu Irak çöllerine çakallar yesin diye atılmıştır. O yüzdendir ki o gün bugün hala Irak topraklarında birlik ve dirlik yok. Hüseyin’in başsız vücudu Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye- Şam da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Bu nedenledir ki o günden sonra bu coğrafya da yüzü
İstanbul’un güzellikleri anlatmakla bitmez. O her mevsimde ayrı bir güzeldir. İstanbul’daki ikametimiz, bize çok şeyler öğreten zorunlu bir ikametti. Babam İstanbul’a geldiği gün Sultan II. Abdülhamid kendisiyle görüşmüş ve onu İstanbul’da çalışması ve devlete hizmet etmesi maksadıyla çağırdığını söylemişti. Ayrıca babamı Şura-yı Devlet azası
Ürdün bu coğrafyanın en ilginç ve bir o kadar tehlikeli ülkesidir. Bugünün Ürdün kralı II. Abdullah’ın büyük dedesi Hüseyin’dir. Yani çok ilginç bir hikâyesiyle ayda 5.000 sterlin karşılığında Osmanlı’ya ayaklanan ya da ayaklandırılan namı diğer Şerif Hüseyin.
Sayfa 247Kitabı okudu
“Şehit” kelimesinin İran’da
“Şehit” kelimesinin İran’da hem dînî yönden, hem de toplumsal açıdan çok derin anlamı, etkisi ve yankısı vardır, çünkü o ülkede şehit denilince ilk akla gelen, Emevilerin ilk kralı (Yezid) tarafından öldürtülen, Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin’dir.
Sayfa 87 - 1.Baskı 2016 Türk Edebiyat Vakfı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hüseyin’in kesip koparılan bir kolu Irak çöllerine çakallar yesin diye atılmıştır. O yüzdendir ki o gün bugün hala Irak topraklarında birlik ve dirlik yok. Hüseyin’in başsız vücudu Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye - Şam da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Bu nedenledir ki o günden sonra bu coğrafya da yüzü gülen
Câfer-i Sâdık Radiyallâhû Anh Nâkleder ki; Âdem Aleyhisselâm ile Hazreti Havva Radiyallâhû Anhâ Cennette Dururlar iken Cebrâil Aleyhisselâm Gelip, Âdem Aleyhisselâm’ın Elinden Tuttu, Dolaştırmağa Başladı. Bir Köşke Geldiler. Kerpiçleri Altından ve Gümüşten, Pencereleri Yeşil Zümrütten Olup, İçerisinde Kızıl Yakûttan Bir Taht Var idi. Taht
31 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.