Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir.Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Her insanın içinde iyi ve kötü, yan yana durur. Hangisini beslersen o galip gelir.
Reklam
Bazı acıları ölüm bile unutturamıyor, bazı davranışlar ölümden sonra bile bağışlanmıyor.
Reklam
Demek ki insanlığa güven duymanın tam olarak yıkılışı böyle oluyormuş diyordum, umut kapılarının, pencerelerinin sıkı sıkıya kapatıldığı bir kararlılık hali, artık hiç kimsenin aralayamayacağı bir demir
Asil insaların endişe zamanlarında bile bir hüzün vardır, daha düşük ruhları ise en sefil zamanında bile neşelidir.
O kök salmıştı, ben rüzgarda savruluyordum; büyük şehrin yüzünü silerek birbirine benzettiği, kimliksiz kalmış milyonlarca insandan biriydim.
“bence bütün insanlarda vardır bu. sanki varoluşumuz, yaşamımız birtakım anlamsız, saçmasapan rastlantılara bağlı değil de daha derin, kavrayamadığımız bir anlamı varmış gibi duyumsarız ve itiraf etmesek bile herkesin hoşuna gider.”
Reklam
Huzursuzluk yazılabilir olsaydı keşke... Konuşarak anlatamıyorum.
"Nerdeyse ağlayacak hale geliyorum ama neyin ağlattığını bilmeden.."
Herkes birbirine olduğunca yakın olmaya çaba harcarken diğer yandan kendini tümüyle yalnız hisseder, tek başınalığının her zamanki sonucu olan derin bir güvensizlik, huzursuzluk ve suçluluk duygusuna gömülür. Uygarlığımız kişinin bu tek başınalığını bilince çıkarmasını engelleyecek birçok oyalayıcı şeye sahiptir: Her şeyden önce sıkıca düzenlenmiş ve makineleştirilmiş çalışma düzeni, insanı en temel insanca isteklerinden, kendini aşma ve bir olma halinden habersiz kılar. Bu tekdüzelik insanda bir doyum yaratmadığı için insan bu bilince çıkaramadığı sıkıntıdan eğlenceyle, eğlence sanayisinin ona sunduğu müzik ve filmlerle kurtulmayı dener, bundan başka eski eşyalarını değiştirip durmadan yeni bir şeyler alarak kendini avutur. Çağdaş insan, Huxley'nin Cesur Yeni Dünya da çizdiği tipe çok benzer: Karnı tok sırtı pek, cinsel yönden doygun, kişiliği gelişmemiş, çevresindeki insanlarla son derece düzeyli ilişkiler kuran, Huxley'nin sıraladığı, "Birey hissederse toplum sendeler" ya da "Bugün sahip olabileceği eğlenceyi yarına bırakma", bir de hepsini bastıran, "Bugünler- de herkes mutlu," sloganlarıyla yönlendirilen bir kişidir o. Erich Fromm Sevme Sanatı ( Sayfa: 106 ) #erichfromm #sevmesanatı
Sayfa 106Kitabı okudu
Simmel, adeta bir modernite paradigması oluşturduğu tanımında, modernitenin özünü, “bilimsel teknolojik çağın görkemli tantanası” içerisinde betimler. Bireyin “iç güvenliği”nin yerini, “modern hayatın hercü mercinden, heyecanından doğan” “belirsiz bir gerilim, hafif bir özlem duygusu”, “gizli bir huzursuzluk”, “çaresizce bir telaş” almıştır.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.