"...Hz.Ali gelip Fâtıma'yı istiyor. Efendimiz (s.a.v.), Hz.Ali'nin elinde maddiyat namına bir şey olmadığını bilmesine rağmen kızı için mehir istiyor. Bu önemli bir adımdır. İnsanları öyle bedavacılığa alıştırmak yok... Zaten Hz.Ali de bu konuda takdir edilecek hâldedir. İmkânım yok filan demiyor, hemen gidip zırhını satılığa çıkarıyor ve onu bir Yahudiye satıyor. O paranın büyük bir kısmıyla mehir bedelini ödüyor, geri kalanıyla da düğün hazırlıklarını başlatıyor. Hz. Osman pazarda dolaşırken Hz. Ali'nin zırhını görüp tanıyor. Hemen satın alıp o zırhı düğün hediyesi olarak Hz.Ali'ye veriyor. Bundan dolayı Hz.Osman ile Hz. Ali arasında çok farklı bir muhabbet vardır..."
1672. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi:
Bazı insanlar Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e kâhinlerin yaptıkları hakkında fikrini sordular da Resûl-i Ekrem:
- "Aslı olan, (doğru) bir şey değildir" buyurdu.
- Ey Allah'ın Resûlü! Ama onların bize verdikleri geleceğe ait bazı haberler söyledikleri gibi çıkıyor, dediler.
"Mukadder olan şeyler başa gelir başa gelene sabredersen sevabını görürsün sabretmezsen takdir olunan şey yine başa gelir fakat sen sabırsızlığınla günah kazanmış olursun."
Ve bir gün sevgili babası Hazreti Ali ona şu nasihatte bulundu.
"Sevgili oğlum!
Akıl, en büyük zenginliktir.
Ahmaklık ise en büyük fakirlik.
En büyük yalnızlık, kişinin kendini beğenmesidir.
En asil soy, güzel ahlaktır.
Sevgili oğlum!
Ahmakla arkadaş olma!
O, sana faydalı olmak isterken zarar verir.
Cimriyle (de) arkadaş olmamaya bak!
çok ihtiyaç duyduğun şeyi senden uzaklaştırır.
Günah işleyenden uzak dur!
Seni, ucuz şeyler karşılığında satar.