Müslümanların gücü ve kudreti, önlenemez şekilde yükseliyordu. Hudeybiye anlaşması, Müslümanlar ile Mekkeliler arasında bir barış ortamı sağlamıştı. Hz. Muhammed ve Müslümanlar, anlaşmaya bütün şartlarıyla uyuyordu. Oysa Mekkeliler bu şartlara uymadılar ve sözlerine sadık kalmadılar.
Bunun üzerine Hz. Muhammed, sefer hazırlıklarına başladı. Hazırlıklar son derece gizli yapılıyordu. Hatıb b. Ebu Beltea isimli biri, savaş hazırlıklarını Mekkelilere bildiren bir mektup yazdı ve berdar olunca, Hz. Ali ile Zübeyr'i kadının arkasından gönderdi. onu bir kadınla Mekke'ye yolladı. Hz. Muhammed, durumdan haHz. Ali ve Zübeyr, kadını yolda yakaladılar. Zübeyr, kadının yanına giderek, mektubu istedi. Kadın mektubu inkâr ederek ağlamaya başladı. Zübeyr, kadını serbest bırakmaya yeltendi. Hz. Ali ise onu;
-Hz. Peygamber onun bir mektup taşıdığını söylüyor ve sen kadın bir şey taşımıyor, diyorsun, diyerek azarladı.
Ardından kılıcını çekerek kadına doğru ilerledi. Kadın ise korktu ve mektubu Hz. Ali'ye verdi. Hz. Ali ise mektubu Hz. Muhammed'e götürdü.
Hazırlıklar bitti; sancak yine Hz. Ali'de idi. Müslümanlar yola revan oldular. Müslümanların üzerlerine geldiğini duyan Mekkeliler, iş bile koyamadılar. Evlerine kapanarak, merhamet dilemekle yetindiler. (M.630)