ben senden öğrendim ki oysa inanmak
mesela dost için ölüme yatıp orda
teslimiyet doğuran bir uykuya dalmaktır
dünyaya senin gözlerinle bakmak isterdim ya ali
şurasında biraz vicdan olan herkesin seni sevmek borcu var
bir puta dahi inanmanın varsa inanmakla bir alakası ki var
insan senin resul'e teslim oluşunla inanmayı tamamlar
Bir şey, misali aracılığıyla bilinir ve tanınır. Dayandığı delillerle güçlenir, kuvvet kazanır.
Cebrî zındık'ın misali, [dini] hükümleri ve [bunların dayanağı olan] hikmetleri iptal etmeyi arzulayan birisi olmasıdır.
Sünni'nin misali, mağarada mahsur kalıp, en faziletli amellerini vesile kılarak Allah'tan yardım isteyen üç
Bismîllâhîrrahmânîrrahîm
Hüseyin b. Ali'ye:
Onun Tarafdarı olan Mümin ve Müslümanlardan
İmdi, haydi gel artık.
Bütün "halk, seni gözlüyor. Onların, senden başka imam ve Önderleri yok. Acele, acele gel, Vesselam.»
680 yılında Muaviye ölünce yerine oğlu Yezid geçer Hz. Ali taraftarları Medine'deki Hz. Hüseyin'e haber gönderip babanın taraftarları Kûfe'de toplanmış seni Halife yapmak istiyor deyip mektup gönderince Hz. Hüseyin Kûfe'ye doğru yola çıkar Irak halkı Yezid tarafından ikaz edilir bölge valisi Ubeydullah ibn Ziyad çöldeki kervan yollarını devriyelerle kontrol ettirir. Valinin bir birliği Hz. Hüseyin'in Kûfe'ye ulaşmasını engeller. Sözde binlerce Kûfe taraftarlarından bir teki bile Peygamber torununun yardımına koşmaz.
Muharrem ayının ikisinde Hz. Hüseyin taraftarları Kerbela'da konaklar. Ertesi gün 4 bin kişiden oluşan Valinin birlikleri İbn Sad komutasında toplanır Hz. Hüseyin ve adamlarının Fırat nehriyle bağlantısını kesip su almalarına müsade etmez.
Hz. Muaviye Hz. Ali'ye karşı çıkmak üzere harb hazırlıkları ile meşgul iken Bizans İmparatorunun Şam üzerine sefere çıkacağı haberini aldı. Bunun üzerine Kaysere bir tehdidname gönderdi.
Şöyle ki: "Eğer Şam üzerine bir harekata çıkarsan Hz. Ali ile barışırım ve Hz. Ali'nin ordusunun öncüsü olarak senin üzerine varırım. Ve Allah'ın izniyle başşehrin olan sisli, dumanlı Kostantiniyye'yi yıkıp yakıp kap kara kömür ederim. Ve yerden havuç çekilip koparıldığı gibi seni mülkünden çekip çıkarırım ve seni domuz çobanı ederim" diye yazmıştır.
Bir gün Şam'ın kapısını veba çalıyor ve kimin vadesi dolmuşsa alıyor yanına. Endişe ediyor Hz. Ömer; ya Ebu Ubeyde'ye de isabet ederse ölüm! Bir mektup göndererek yanına çağırıyor onu : " Seninle yüz yüze görüşmek istediğim bir mesele var ! " Ebu Ubeyde niyetini sezdiğinden şöyle cevaplıyor Ömer'i: "Allah'ın dediği olur. Askerlerimden ayrılmak istemiyorum ! " Halifenin mektubu okurken ağladığını görenler, "Ebu Ubeyde öldü mü?" diye soruyorlar endişeyle. "Hayır," diyor Ömer, "fakat öldü de denilebilir."
Hz. Ali'nin kardeşi Hz. Akil'in oğlu Müslim bin Akil bir gün Şam'a gelir. Orada oldukça mahsül elde ettiği bir toprağı satın alır. Belli bir zaman sonra Hz. Muaviye ondan o toprağı satın almak ister ve Müslim de satmaya razı olur. Bu haber Hz. Hüseyin'in kulağına gider ve buna razı olmayarak Hz. Muaviye'ye bir mektup yazıp, arazinin geri verilmesini ister. Hz. Muaviye de bu mektubu emir bilerek araziyi, verdiği parayı almaksızın Müslim'e verir. Bunun üzerine Hz. Hüseyin şöyle demiştir: “Muaviye hilmi ve cömertliğiyle bizi geçti.”
seni sırtından hançerlediler çünkü başka şansları yoktu!
risk almayı gerektirir seninle göz göze gelmek
seni sevmek bir insanı sevmenin iskelesidir
bugün ne dünden bir sonraki gündür ne yarından bir önceki…
bugün hem dünkü gündür hem yarın ve sonraki
yani mütemadiyen seninle yaşıyor olabilmek gibi bir bahtım var
mesela bir akşam Resul’ün evine giderken beni de uykumdan al
Hz. Ali'nin Mısır valisi Malik el-Eşter en-Nehai'ye gönderdiği rivayet edilen, içerisinde görevi esnasında uyması gereken kuralları anlattığı mektup, İslâm dünyasında siyâsetnâmelerin en eski örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Hz. Ömer,valisi olan Ebu Musa El-Eş'ari'ye şöyle bir mektup göndermiştir:
"En mutlu liderlik,halkına iyilikle; en kötü liderlik ise halkına zulüm ile davrandığında olur. Gevşek ve laubali davranışlardan sakın;çünkü görevli memurların sana uyarlar. Senin durumun, yeşil bir otlak görüp ondan çokça yiyen, hatta onunla iyice beslenen, fakat bunun, kendisinin helakine sebep olacağını bilmeyen bir hayvanın durumuna benzer. Zira hayvan iyi beslendiğinde kesilir ve eti yenilir."
Tıpkı Hz. Ali'nin halifelik döneminde olduğu gibi Hz. Hasan'ın halifelik zamanında da Muaviye bin Ebu Süfyan, halk arasında fitne çıkarıyor, bunun için de kendisini halifeliğe aday gösteriyordu. Muaviye, halkın Hz. Hasan'a biat ettiğini, o hazrete uyduğunu duyunca Kûfe ve Basra gibi bazı illere casuslarını gönderdi. Hz.
Hz. Ali'nin zamanında türemiş bir topluluk olan Hariciler, zamanında Hz. Ali'ye karşı birleşmişlerdi. Hz. Ali, bu topluluğun büyük kısmını kılıçtan geçirmişti. Şimdi ise Haricîler, Muaviye ile savaşmak amacıyla bir ordu toplamışlardı.
Bu durum karşısında Muaviye, Hz. Hasan'a bir mektup gönder rek yanında bulunmasını istemiş, ricada bulunmuştu. Hz. Hasan bu teklifi, “Eğer ben Ehl-i Kıble'den herhangi biriyle savaşmak iste seydim önce seninle savaşırdım. Ama ben bu ümmetin barış ve huzur içinde yaşamasını ve asla kanlarının akıtılmamasını istedi. ğim için seni ve seninle savaşmayı terk ettim" diyerek reddetti.
Savaş hazırlığını bitiren Hz. Hüseyin'in, son kez karşı tarafa yönelik yaptığı konuşma, ona karşı girişilen bu hareketin ne büyük yanlışlar içerdiğini hatırlatmak içindir. Onun Müslümanlar içerisinde sahip olduğu ayrıcalık ve bu dinin kurucusuna olan yakınlığı hasebiyle kanının akıtılmasının haram olduğunu karşı tarafa hatırlatmıştır. Kendisi hakkında söylenen "sizler, cennet gençlerinin efendileri, sünnet ehlinin gözbebeğisiniz" hadisini tekrarlayarak bir defa daha karşı tarafı günah işlemekten alıkoymaya çalışmıştır. Babası Hz. Ali'nin, Hz. Peygamber'in vasîsi ve amca oğlu, annesi Hz. Fatma'nın da Hz. Peygamber'in kızı olduğunu hatırlatarak, adeta tüm bunlara karşı şimdi maruz kaldığı bu durumu sorgulamıştır Yine bu durumun İslâm'a yapılan bir yanlış olarak karşı tarafça algılanmasını sağlamaya çalışmıştır. Zira İslâmî bir kurum olan halifeliğin, bu kurumun ilk temsilcisinin en yakınları yok edilerek elde edilmeye çalışılması Hz. Hüseyin'in anlayamadığı bir çelişkiye dönüşmüştür. Hz. Hüseyin, kendisine mektup göndererek Kûfe'ye çağıran, şimdi ise karşısında yer alan Kays b. Eş'as, Şebes b. Rib'i, Zeyd b. Haris gibilerine de seslenerek, bunun nedenini sormuş hiçbir cevap alamamıştır.