Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İmam Ahmed’in Hz.Abdullah bin Ömer’den (r.a.) rivayet ettiği hadis,bu ayeti en güzel bir şekilde tefsir etmektedir.Bu hadiste Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bir hutbesinde şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “Allah Teala gökler ve yeri avucuna alıp, Hükümran benim,Cebbar benim,Mütekebbir benim,neredeler yeryüzünün hükümdarları? Nerede cebbarlar, nerede mütekebbirler? diye seslenir.” Abdullah bin Ömer,hutbede bu ibareleri okurken,Peygamber Efendimizi bir titremenin tuttuğunu,öyle ki O minberden düştü düşecek diye korkuya kapıldıklarını rivayet etmektedir.
Hz. Ebu Bekir(r.a) konuşmamak için ağzına Çakıl koyar ve şöyle derdi:” insanları felaketlere sürükleyen onların dilleridir." Hz.Ömer (r.a) şunu söylerdi: “ çok konuşmayın. Çünkü çok konuşan çok yanılır, çok Yanılan çok günah kazanır, çok günah kazanan da cehenneme gider." İbn Mesud (r.a) şöyle demiştir: “ dil kadar uzunca hapsedilme muhtaç olan hiçbir şey yoktur." Tavus (r.a) şöyle demiştir: ”Dil canavardır; serbest bırakılırsa sahibini yer." Vehb b. Münebbih (r.h) Âl-i Davud (a.s)'ın hikmetinden şunu söyledi: ‘ akıllı bir kimseye gereken, zamanını bilmek, dilini korumak ve kendi dünyasına yönelmektir.' Hasan el-Basri (r.h) şunları söylemiştir: “Dilini tutmayan kimse, dinden bir şey anlamamıştır” “Müminin dili düşüncesinin arkasındadır. O önce düşünür ve ancak doğru bulunca konuşur. Münafığın dili ise düşüncesinin önündedir o düşünmeden konuşur Ömer b. Abdülaziz (r.a) şunu söylemiştir: “ ölümü çokça Zikreden düşünen dünyadan az şeyle yetinir; sözünü amelinden Sayan da ancak kendisini ilgilendiren konuşması gereken şeyi konuşur." Muhammed b. Vasih (r.a) şöyle demiştir: “Dilini tutmak, altın ve Gümüş’ü tutmaktan daha önemlidir." Yunus b. Ubeyd (r.h) şunu söylemiştir: “ben sözlerine dikkat eden bir insan gördükçe, onun diğer amellerinin de iyi olduğunu gördüm."
Reklam
Bedir savaşı müslümanların kesin zaferi ile sonuçlanınca, Peygamberimiz (sav) Ebu Cehil, Utbe ve Şeybe gibi azılı müşriklerin gömülü olduğu çukurların başına gitti ve onlara: "𝘼𝙡𝙡𝙖𝙝'𝜾𝙣 𝙫𝙖𝙖𝙙 𝙚𝙩𝙩𝙞𝙜̆𝙞 𝙖𝙯𝙖𝙗𝜾𝙣 𝙝𝙖𝙠 𝙤𝙡𝙙𝙪𝙜̆𝙪𝙣𝙪 𝙜𝙤̈𝙧𝙙𝙪̈𝙣𝙪̈𝙯 𝙢𝙪̈?" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer(r.a): "Ya Rasulallah! Onlar ölü, senin sözlerini duyuyorlar mı?"dedi. Peygamberimiz (sav): "𝙉𝙚𝙛𝙨𝙞𝙢 𝙠𝙪𝙙𝙧𝙚𝙩 𝙚𝙡𝙞𝙣𝙙𝙚 𝙤𝙡𝙖𝙣 𝘼𝙡𝙡𝙖𝙝'𝙖 𝙮𝙚𝙢𝙞𝙣 𝙚𝙙𝙚𝙧𝙞𝙢 𝙠𝙞, 𝙤𝙣𝙡𝙖𝙧 𝙗𝙚𝙣𝙞𝙢 𝙨𝙤̈𝙯𝙡𝙚𝙧𝙞𝙢𝙞 𝙨𝙞𝙯𝙙𝙚𝙣 𝙙𝙖𝙝𝙖 𝙞𝙮𝙞 𝙙𝙪𝙮𝙪𝙮𝙤𝙧𝙡𝙖𝙧, 𝙖𝙣𝙘𝙖𝙠(𝙨𝙚𝙨𝙡𝙞) 𝙘𝙚𝙫𝙖𝙥 𝙫𝙚𝙧𝙚𝙢𝙚𝙯𝙡𝙚𝙧."buyurdu. (Müslîm)
Sayfa 62 - Erkam Yayın San.ve Tic. A. Ş.Kitabı okudu
Medine'de daha fazla kalamayacağını anlayan Mu'âz b. Cebel, şehit olma arzusunu dile getirerek Hz. Ebû Bekr'den yeni başlamakta olan Şam seferlerine katılmak için izin istedi. Hz. Ebû Bekr (r.a) bu âlim sahâbîye Medine'de ihtiyacı olduğu halde bu talebi geri çevirmedi. Bilahare Hz. Ömer (r.a) bu durumu şu ifadelerle anlatacaktır: "Mu'âz b. Cebel'in ayrılması Medine'yi ve Medinelileri onun fıkhından ve fetvalarından mahrum bıraktı. Ebû Bekr'e, insanların kendisine ihtiyacı olduğunu söyleyerek onu Medine'de tutmasını söylemiştim. Razı olmadı ve şöyle dedi: "O şehadet arzusuyla bir karar vermiş. Ben onu alıkoymam!"
Sayfa 74
Aynelyakîn tanıyanın mahzunluğu nasıldır kim bilir..
(…) Mu'az b. Cebel sıklıkla kabr-i saadete gidip, orada mahzun bir vaziyette vakit geçiriyordu. Bir keresinde Hz. Ömer (r.a) Muʻâz b. Cebel'i (r.a) yine mescitte ağlarken gördü ve ağlama sebebini sordu. Mu'âz (r.a) şöyle cevap verdi: "Hz. Peygamber'den (s.a.v) dinlediğim şu hadis sebebiyle ağlıyorum: "Riyanın azı (küçük) şirktir. Allah'ın veli kullarına düşmanlık eden kimse Allah'a savaş ilan etmiş demektir. Allah hallerini insanlardan gizleyen ebrar ve müttaki kullarını sever. O kimseler ki, insanlardan uzak kaldıklarında fark edilip aranmazlar. Hazır bulunduklarında fark edilip tanınmazlar. Onların kalpleri hidâyet kandilleridir. Hep karanlık ve tozlu yerlerden çıkarlar.”
Sayfa 73
Bizim mesela yolculuklarda hala bir türlü namazı kısaltamayan anlayışımızı. İlle ben farzı 4 rekat kalacağım illa namazın sünnetlerini de kılacağım diye direten halimizi. Çünkü biz bunu öğrendik başkasını öğrenmedik. Halbuki aldığımız din eğitimi bize zor ve sağlıksız olan yerine kolay ve dine uygun olanı verebilirdi. Mesela şu bilgi benim zihnimde çok şey değiştirmiştir: Abdullah bin Ömer r.a bir yolculukta Mekke ile Medine arasında mola verdi insanlara öğle namazını cemaatle kıldırdı sonra döndü yola devam etmek için devesine tam binecekken arkasına baktı biraz önce farz kıldırdığı cemaatten bazı adamların namaz kıldığını gördü. "Ne yapıyorlar bunlar?" diye sordu. "Sünneti kılıyorlar efendim." dediler. Gayet doğal karşılanabilecek biçimde mesela öğle namazının son sünnetini kılıyorlar. Hz Ömer'in oğlu o büyük ilim insanı dedi ki: "Ben sünnet kılacak olsam önce farzımı tam kılarım. Ben, Allah Resulü s.a.v ile yolculuk yaptım Ebubekir r.a ve babam Ömer'le r.a yolculuk yaptım. Hiçbirisinin yolculukta farzdan başka bir şey kıldığını görmedim."
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Zeyd (r.a) ve Oğlu Üsame
Hz. Ömer hilafeti döneminde, Zeyd'in oğluna kendi oğlundan çok daha fazla maaş bağlar. Hz. Ömer'in öz oğlu olan Abdullah b Ömer, Hz. Ömer'e mealen '' Zeyd'in oğluna neden benden fazla maaş bağlıyorsun?'' diye sorar. Sonuçta birisi halife oğluyken diğeri insanların pek çoğunun nezdinde azatlı bir kölenin oğlu hükmünde görülüyor. Hz. Ömer oğluna '' Üsame, Resulullah'a senden ve babası Zeyd de senin babandan daha sevgilidir.'' buyurur.
Sayfa 68 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Hz. Ömer (r.a) der ki: "Allah'ı zikretmeye devam edin. Zira o şifadır. İnsanlardan da dilinizi çekin, çünkü o hastalıktır."
Sayfa 165
Hz. Ömer (r.a) der ki: "Sizinle tanışmadan önce içinizde adı en güzel olan dikkatimizi çeker ve adindan dolayı muhabbet duyarız. Tanışıp sizi görünce içinizde tavırları en güzel olana muhabbetimiz yönelir. Sizi deneyip tecrübe ettikten sonra ise muhabbetimiz, en doğru sözlü olana ve emanete en iyi sahip çıkanadır."
“Eğer size Uhud'da bir yara isabet etti ise, Bedir savaşında da kâfirler kavmine o kadar yara isabet etmişti. O sevinçli ve kederli günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Bu, Allah'ın savaş meydanında ihlâslı ve azimkâr mü'minleri diğerlerinden ayırd etmesi ve sizden şehidler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez” Âl-i İmran Sûresi / 140
Sayfa 49 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hz. Omer in bizzat kendisinin "Kim Müslümanlarla meşveret etmeksizin birisine biat ederse ne ona ne de biat ettiği kimseye tabi olunmaz (biat edilmez) ve her ikisi de öldürülür" ve "Meşveretsiz hilafer olmaz" sözleri (Bkz. Buhari "Hudud". 31) göz önünde bulundurulduğunda onun Müslümanların rızasını almaksızın, devlet
Sayfa 42 - KlasikKitabı okudu
Hz. Ali (r.a) yiğit ve cesur bir sahabi olması yanında büyük bir alimdi. Onun Kur'an ve sünneti en iyi bilen sahabilerden biri olduğunda ittifak edilmiştir. Nitekim Efendimiz (s.a.v) onu Yemen kadısı olarak tayin etmiştir. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer gibi büyük sahabiler (r.anhüm) dahi fıkhi meselelerde ona sorular sormuşlardır. Hz. Ömer (r.a) onun hakkında "Görüşünde ve hükmünde en isabetli olanımız Ali'dir" buyurmuştur.
Sayfa 35 - Dr. Ali Bağcı
Yahudi çocukları içinde birisi...
Bir zaman, Resûl-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) Hazret-i Ömer Radıyallahu Anh'a yahudi çocukları içinde birisini gösterdi. "İşte sureti!" dedi. Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh), "Öyle ise ben bunu öldüreceğim." dedi. Ferman etti: "Eğer bu Süfyan ve İslâm Deccalı olsa, sen öldüremezsin; eğer o olmazsa, onun suretiyle
Sayfa 395 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: Mizaha neden mizah dendiğini bilir misiniz? ‘Hayır, bilmeyiz!’ dediler. Hz Ömer (r.a) şöyle dedi: ‘ Çünkü mizah, sahibini haktan kaydırır. Onun için ona kaydırmak manâsına gelen ‘mizah’ kelimesi ad olarak verilmiştir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.