OSMANLI DERVİŞ BİR DEVLETTİR...
Osmanlı, bu özelliği (yani bizzat kimliğinin İbn Arabi, Mevlâna Celâleddin Rûmî ve Yunus Emre tarafından hazırlanmış olması) sebebiyle batılı tarihçi Paul Wittek tarafından "Derviş Devlet" diye adlandırılmıştır.
Sayfa 59 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
bir dervişin sözü
"kişi, masumların canını alan her hain kurşundan kendine bir yara almadıkça insan olamaz."
Sayfa 116
Reklam
Aynı karında büyüdüğümüzü bilmiyordum, çok sonraları öğrendim bunu. Her ne varsa yeryüzünde birbiriyle komşu olduğunu, sonra. Denizin karaya, yaprağın ağaca, yıldızların gökyüzüne, balıkların ırmağa komşuluğunun aramızdaki komşuluğun yanında lafı mı olur? "Allah'a ve âhiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin" (Buhari, Edeb, 3) buyruğunu duyup da seni nasil rencide edebilirim! Hem yaralamamakla bitmiyor iş, şifa olmakla da sorumluyum yaralarına.
Kemal Sayar'dan
Bütün ahlaksızlıkların kaynağında komşunun ıstırabının meşrulaştırılması yatar. Bana sorulmamış olsa da, benden yardım dilenmemiş olsa da ötekinden, komşumdan sorumluyum. Komşunun yüzü beni ahlaka çağırır ve ahlak, incindiğim yerde başlar. Onun açlığı ve yoksunluğu beni de incittiğinde başlar. Kutlu sozü hatırlayalım: "Komşusu açken tok yatan
Sayfa 84
İspanya'dan sürülen Yahudileri bünyesine alan ve huzur, güvenlik ve barış içinde yaşatan bir medeniyetin, günümüz göçmen ve sığınma sorunları ve azınlıkların hakları ve durumları ile ilgili söyleyeceği çok şey olmalıdır. İslam tarihi, Müslümanların gerek ehl-i kitapla ve gerekse diğer din mensupları ile yan yana nasıl tam bir barış ve özgürlük içinde yaşadıklarını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Avrupa'da farklı Hristiyan mezheplerine mensup olanlar birbirlerini boğazlarken, Islam dünyasında başka dinlere mensup olanlar, islam toplumlarının içinde tam bir dini özgürlük içinde yaşamışlar, ilmî ve ameli hayatın her türlü nimetinden yararlanmışlardır. Hatta devletin en üst makamlarına kadar yükselmişlerdir. Bu hususta pek çok örnek bulunmaktadır. Islam medeniyetinin Şam, Kudüs, Bağdat, Mısır, Istanbul,Endülüs, Saraybosna, Güney Asya gibi önemli merkezlerinde hatta küçük yerleşim birimlerinde bile Müslümanlar ile Müslüman olmayanlar, asırlar boyu, -bunların bazısında 14 asrı aşan bir süre- yan yana barış, huzur ve güven içinde yaşamışlar, birbirlerinin sevinçlerini, hüzünlerini, sıkıntılarını, zorluklarını ve bolluklarını paylaşmışlardır. Acaba uygarlık düzeyinde çok büyük bir yol aldığı iddiasıyla 21. yüzyıla ulaşmış bulunan günümüz insanlığı, bütün unsurları ile birlikte yaşama konusunda Müslümanların geçmişte ulaştığı seviyeyi yakalayabilecek midir?
..... arifler, lafzî ve kavli davet ve irşaddan çok fiili ve temsili davet ve irşadı tercih etmişlerdir. Zira tebliğ ve irşadda kavlî yöntemden çok fiili ve temsili yöntemin daha etkileyici olduğu açıktır. Bu yüzden irfân ehli, insanları sözden çok davranışla etkileme yolunu tercih etmişlerdir, insanı etkileyen güzel söz ve yaldızlı laflardan çok
Reklam
64 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.