Zihinlerimizi düzgün ayarlayamama- mizdan kaynaklanan bu çarpık anlayışı- mızdan ötürü aslında nice 'boşa gitmez' iş- ler yapmamıza rağmen, zihin dünyamızda bunları Allah için yapmaya niyetli olmayı- şımız sebebiyle 'sosyal faaliyet, hobi, etkin lik' gibi işler olduklarını düşündüğümüzden bu uğraşlarımız boşa gitmektedir. Mesele- mizi şöyle örneklendirebiliriz:
Evinde oturan bir babaya çocuğunun “Baba, kaç gündür simit almadın, bugün kahvaltıya alır misın?" dediğini farz edelim. Adam sabah sabah pijamalarını çıkarıp dı- şarı kıyafetini giyiyor, yakındaki fırından simit alıyor ve eve getiriyor. Tam eve gire- ceği esnada komşusu onu görüyor ve ne- reden geldiğini soruyor da bu adam, “ço- cuklar simit istedi, aldık işte" diyor ve haki- katen de yaptığının bundan ibaret olduğu- nu düşünüyorsa yanlış yapıyor demektir. Bir saat önce kıldığı sabah namazı ibadet- ti, çocuğu simit istediğinde de aldığı simit, Allah rızası için çocuğuna simit almaya git- mekten başka bir şey değildir. Çocuk simit yiyecek, baba da kıyamet gününde bu işin sevabını yiyecektir; niyet böyle olmalı, ya- pılan işe bakış böyle ayarlanmalıdır. Hâlbuki yetim ya da sahipsiz değil, ken- di çocuğu olan birine simit almak da mı sa- daka sevabına sayılacaktır? Evet. Çünkü iş- te İslamiyet böyle bir dindir.