Hayal gücünü yalnızca kötü anılarını kullanmak adına çalıştırmak, bu kasvetin üzerinde durarak kendi ağırlığınla aynı problem üzerinde batmak ne büyük bir işkenceydi.
Her kitabın ayrı bir güzelliği vardır ama çocukluk arkadaşınızın bir kitap yazması ayrı bir güzellik. :)
Kitabı tamamen tarafsız, objektif bir şekilde inceleyeceğim.
İlk sayfalarda basit bir Aşk hikayesini konu alıyor gibi gözükse de hemen ardından karakterlerin önüne dizilmiş olan problemler kendini gösteriyor. Bu problemler aslında iki aşamadan oluşuyor; görünenler ve görünmeyenler.
Görünen problemlerde insanın iç psikolojik yapısı çok iyi işlenmiş, daha sonrasında ortaya çıkanlarsa insan denen canlının öteki yüzü.
Başlangıçta bir durağanlık söz konusu, olay örgüsünün biraz yavaşladığı satırlarda, özellikle edebiyat ve sanat üzerine kısa ve öz bilgiler var. Bu bilgiler sizi hem hüzünlendiriyor, hemde kızdırıyor açıkçası.
Sayfalar ilerledikçe ise olaylar oldukça heyecanlı bir hale bürünüyor ve bu aşamadan sonra elinizden bırakmak pek mümkün olmuyor. Tam sonuyla alakalı fikirler yürütmeye başladığınız an ise beklenmedik bir şekilde vurucu bir son hamle gerçekleşiyor. :) Hem verdiği bilgiler, hem sonuç başarısı, hemde akıcılığı göz önüne alındığında oldukça başarılı bir eser.
Okuduğum kitaplar içinde en güzellerinden biriydi kesinlikle ve bu kitabı bu kadar güzel yapan bizzat Zülfü Livaneli'nin 11 yıllık sürgün hayatı olsa gerek.
Siyasi sebeblerden sürgün edilen ve ya ülkesinden kaçan insanların hayatına bizi misafir eden bu kitap onların çektiği zorlukları bir nebzede olsa hissetmemizi sağlıyor.
Kitabı diğer kitaplardan farklı kılan ilk kez karşılaştığım belki de başka bir örneği olmayan bir tarzda aynı olayın iki farklı bakış açısı ile yazılmış olması ayrıca kitap sizi bazı yerlerde oldukça fazla şaşırtacak Sami'nin gerçekler ve hayallerinin birbirine karışması bunun en güzel örnekleri.
Ve en kötüsü de seni okyanusun sessiz derinliğinden dış dünyaya çekip çıkartacak olan kablonun kopmuş olduğunu ve asla yukarı çıkamayacağını bilerek yaşıyorsun.
Kitap ile alakalı Zülfü Livaneli'ye en çok sorulan soru, ''Bu hikaye gerçek mi,Nadia ve Max gerçekte var mı?'' olmuş.Hatta İstanbul Üniversitesinde,Maya adında halkla ilişkiler bölümünde çalışan biri var mı diye araştıranlar dahi olmuş.
Buradan çıkan sonuç,roman'ın atmosferinin başarısı. Elinize aldığınız ilk dakikadan itibaren gerçekçiliğini,akıcılığını hissedilmek mümkün.Burada ''Mavi alay,Quitz kardeşler,Struma'' olaylarının da etkisi büyük tabi.Gerçek ve kurgunun harmanlandığı en iyi eserlerden biri.İbn-i Haldun'un ''Coğrafya kaderdir.'' sözünün doğruluğunu gösterir şekilde.Yahudi,Ermeni,Türk ne olursa olsun dili,dini,ırkı fark etmeksizin sonunda en çok insanın zarar gördüğünü anlatmış Livaneli.
Okuyucuyu yormadan,en direkt haliyle sunmuş tarihi,her karakterin kendi içinde betimlenişi sorunlarının aktarılış biçimi çok iyi.
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020137,3bin okunma
"Sana inanmıyorum! Çiçekker masumdur. İçlerinde kötülük yoktur. Sadece kendilerini emniyette hissetmek isterler. Dikenleri olunca, kendilerini çok güçlü sanırlar"