Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muwahhid

... Sonradan bazı insanlar ortaya çıktılar... ve nefislerinin kendilerine süsleyip bezediği bir yol icat ettiler, ardından da tuttukları bu yolu haklı çıkarmak için deliller aramaya başladılar. Halbuki insanın, kendisine bir yol icat edip onun delilini arayacağına, öncelikle önünde duran delile tabi olması gerekir.
Sayfa 39
Reklam
Bebek hayatının birinci yılında, uyum sağlayabilmesine yardımcı olacak tanıdığı birilerine ihtiyaç duyar ve kendini iyi hissetmenin ne demek olduğunu öğrenir. Hayatının ikinci yılında düşünme becerisi gelişirken, ayrı kaldığında, kendini iyi hissettiren annesini veya bakıcısını zihninde hayal edebilir. Bebek ilk zamanlarda annesine ne kadar yakın olursa, ondan ayrı kalmaya hazır hale geldiğinde kendisini daha çok güvende hissedecektir. Bu güvenli zeminler birlikte, "Annem geri gelecek" düşüncesini giderek daha fazla idrak edebilmesi sayesinde, küçük bir çocuk annesinden ayrı kalmaya daha fazla tahammül edebilir.
Doğal ebeveynlik çocuğu şımartmaz
Yeni çocuk sahibi olan ebeveynler şunu sorarlar: “Bebeği çok fazla kucağa almak, her ağladığında onunla ilgilenmek, her istediğinde meme vermek, hatta onunla birlikte uyumak bebeği şımartmaz mı?” Cevabımız kesinlikle hayır! Aslında hem deneyimler hem de araştırmalar bunun tam tersini göstermiştir. İhtiyaçları güvenli bir şekilde karşılanan bir çocuğun ağlamasına ve ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamayacaklarından endişelenmesine gerek kalmaz. Şımartma, aradan birkaç yıl geçtikten sonra, ebeveynlerin bazı sınırlar koymayı beceremeyip aşırı müsamaha göstermeleriyle bir mesele haline gelir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Koşulsuzca sevgi vermek demek, çocuğun her istediğini yapmak demek değildir. Zira hayatta hiç kimse her istediğini yapamaz; yapmamalıdır. Örneğin; hiç kimse arabasını istediği gibi süremez. Eğer kazasız bir trafikten bahsetmek istiyorsak, kurallara uyma, sınırlar çizme gereği de beraberinde gelecektir. Başka insanların ihtiyaçlarına önem vermek, özgürlükledin tahdit edilmesini (sınırlandırılmasını) gerektirir. Bunun sevgiyle bir ilgisi yoktur. Nitekim çocuğun her istediğini yapmaya çalışmak, onun duyusal direnç kazanmasını ve güçlenmesini engelleyebilir. Çünkü hayat güllük gülistanlık bir yer değildir. Çocuğun olumlu duyguları çoğaltmayı öğrendiği gibi, olumsuz duygular ile baş etmeyi de öğrenmesi gerekir. Bunun yolu da (makul) sınırlar çizen ebeveynin desteğiyle, yaşadığı hayal kırıklıkları ve mutsuzluklardan çıkaracağı derslerle mümkün olacaktır.
Sayfa 139 - hayykitapKitabı okudu
Çocuğun ebeveynine benzemesi ebeveynin hoşuna gitse de, çocuğun duygusal gelişimi açısından olumlu sonuçlar doğurmamaktadır. Zira her çocuk farklı bir dünyadır. Ve başka dünyalara benzemek için uğraşan çocuklar, kendi dünyasına uzaklaşacak, fıtratının sesine sağır kalacaktır. İşte bu yüzden Nebi (sallâllâhu aleyhi ve sellem) her insanı, kendinde var olan özelliklerle öne çıkarmış, var olmayanlar için kızmak, azarlamak, aşağılamak, utandırmak gibi tavırlarda kesinlikle bulunmamıştır.
Sayfa 128 - hayykitapKitabı okudu
Reklam
Ebeveynler çoğu zaman çocuğu kendi öngördüğü gibi olsun, kendi zihnindeki beklentiye göre davransın isterler. Bunun nedeni, çocuğun farklılıklarının kendilerinde oluşturduğu ʼgüvensizlikʼ hissidir. Çocuk ne kadar anne-babasına benzerse, anne-baba o denli çocuğunu ön görebilecek ve kendini emniyette hissedecektir. Oysa çocuğun fıtratını solduran, içindeki tohumun yeşermesine engel olan bir yanılgıdır bu.
Sayfa 128 - hayykitapKitabı okudu
Aslında çocuğun kendine benzemesini istemek, onu kendiymiş gibi terbiye etmeye çalışmak bir anne-baba yanılgısıdır.
Sayfa 128 - Hayy KitapKitabı okudu
Rabbini andığında gözleri yaşarabilen bir yetişkin olmanın yolu, duygularını gözyaşları ile akıtabilen bir çocuk olmaktan geçer. "Kendi düşen ağlamaz" "erkek adam ağlar mı" "kız gibi ağlama" gibi pek çok yanlış bilinç altı kodu ise, ne yazık ki, secdeleri gözyaşı ile ıslanamayan bir yetişkinlik dünyasına kapı aralamaktadır.
Sayfa 103Kitabı okudu
Her anne baba, henüz birer ebeveyn olmadan önce, kalplerinde var olan hastalıklarını tespit edip Kurʼan ve Sünnet ışığında tedavi etme çabasında bulunmalıdır.
Kalp mi düşünür, beyin mi?
... İnsan duyguların yekunudur. İnsanın nüvesi duygudur. Düşüncelerimiz de duygularımız sonucu meydana gelir. Olaylar karşısında hissettiğimiz duygular düşüncelere, düşünceler davranışlara dönüşür ve böylece karakterimiz oluşur. Yani insanı ʼinsanʼ kılan çekirdeğin merkezinde duygular vardır ve her duygu kalbin harmanında işlenmektedir. Yani duygularıyla düşünen insanoğlu, aslında kalbiyle düşünmektedir. Bu bağlamda kalbi temiz kılmak ve müspet duygularla beslemek kişiyi doğruya sevk edecek önemli bir gerekliliktir. Bu tezin ispatını aradığımızda, 1400 yıl öncesinden parlayan bir inci çıkar karşımıza... Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İnsan vücudunda bir et parçası vardır ki o düzelir ise bütün vücut düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur. İyi bilin ki o kalptir.” (Sahih-i Buhârî, İman, 39)
Reklam
Diğerkam Çocuklar Yetiştirmek
İnsanın temel ihtiyacı anlaşılmaktan öte hissedilmektir. Kuşunun yasını tutan bir çocuğa "üzülme" telkininde bulunmak ya da "sana yenisini alalım" önerisini getirmek çocuğa iyi hissettirmeyeceği gibi aksine yaralanmasına neden olur. Bu, sevdiği bir yakınını kaybeden yetişkine "bunda üzülecek ne var" demeye benzer. O denli kırıcı, o denli duygulardan uzaktır. Böylesi durumlarda - aynı yetişkinler gibi - çocuk dünyasının aradığı şey, hissedildiğini hissettiren bir yetişkindir. Bunun için çoğu zaman cümlelere de gerek yoktur. Oyuncağı kırıldığı için ağlayan çocuğun sırtını sıvazlamak, sarılmak ya da acısını paylaşan gözlerle ona bakmak yeterli olacaktır. Zira anlamak, illa çözüm üretmek, teskin edecek cümleler kurmak demek değildir.
Geri117
266 öğeden 256 ile 266 arasındakiler gösteriliyor.