Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muwahhid

Bir ilişkiyi yoluna koyabilmek için hiçbir zaman geç kalınmış sayılmaz.
Sayfa 21
Reklam
Bid'at ehli olanların tümü, sünnetten yüz çevirmişlerdir. Bunlar, sünnetin beyan ettiğinden farklı bir şekilde Kitâb'ı (Kur’ân’ı) te'vil edip yorumlayarak hem kendileri saptılar, hem de insanları saptırdılar. Kendi halimize terkedilip rezil rüsvay olmaktan Allah'a sığınırız. Allah'tan niyazımız, rahmeti ile bizleri koruması ve bizlere tevfikini müyesser kılmasıdır. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den gelen pek çok hadis, bid'at ehlinin bu tavrından sakındırmıştır.
Sayfa 531
Kur'ân-ı Kerim'in indirildiği günkü gibi hakkıyla okunup anlaşılması, ancak onu çok iyi bilen Selef-i Salihin’den vârid olan (rivayet edilen) hadisler ve eserlerle sağlanabilir. Sadece onlardan nakledilen sahih hadislerle, buna vakıf olunabilir. Yoksa bid'at ve hevâ ehlinin yaptığı gibi, nefislerin süsleyip hoş gösterdiği ve görüşlerin hakkında çekişip durduğu şeylerle, asla Kur'ân-ı Kerim'e vakıf olunamaz.
Sayfa 533

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bundan sonra size gerekli olan, din hakkında tartışmayı, cidale kalkışmayı ve husumeti terk ederek Rasûlullah ﷺ'den rivayet edilen sünnetlere, sahâbenin sünnetlerine, tâbiînin görüşüne ve Müslümanların imamlarının görüşlerine tutunmaktır. Artık her kim bunun üzerinde olursa, o kimse için Allah Teâlâ'dan tüm hayrı umarım inşaAllah.
Sayfa 160Kitabı okudu
İmanın ve dinin asılları, müslümanların şeriatleri hakkında soru sormaması ve bunları araştırmaması hususunda, hiçbir cahil mazur değildir. Zira Allah (Azze ve celle) "Bilmiyorsanız zikir ehline sorun!" (Nahl, 43) buyurarak bunu gerekli kılmıştır. Aynı şekilde hakkında konuşan bir kitap (âyet) ya da kâim bir sünnet bulunan bir mesele kendisine sorulduğu zaman, hiçbir âlim onu câhilinden gizlemekte mâzur değildir. Çünkü Allah tebâreke ve teâlâ: "Mutlaka onu insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz!" (Âl-i İmran, 187) buyruğuyla âlimlerden söz almıştır.
Sayfa 694 - İbni Ebî Zemenin (rahimehullah), Usulu's-SunneKitabı okuyor
Reklam
"Cemaate bağlanmaya dair emir zikredildiği takdirde bundan kasıt, hakka bağlanmak ve ona uymaktır. İsterse hakka sarılanlar az, muhalefet edenler çok olsun. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ve ashabının döneminden itibaren ilk cemaatin izlediği yol, hakkın kendisidir. Onlardan sonra bâtıl ehlinin çokluğuna bakılmaz. "
Sayfa 68 - Ebû Şâme, el-Bâis, s.19Kitabı okudu
Hiç şüphe yok ki İslâmi uyanış, izlenen menhec sahih olmadığında dosdoğru giden güzergâhından çıkacaktır. Geçmiş tarihimizde bizler için ibret alabilenlerin alabileceği şu ibret vardır: Yoldan ayrılıp fırkalara bölünme, yalnızca sözünü ettiğimiz doğru menhecden kayıldığında meydana gelmiştir. Buradan hareketle kesin olarak anlaşılmıştır ki İslâmî akîdenin anlaşılması hususunda Selef-i Salihin menheci, yani Ehli Sünnet Ve'l Cemaat menheci, İslâm ümmetinin gerçek manada Müslüman bir ümmet olup Allah'ın yardımını, rızasını ve yeryüzünde otorite sahibi olmayı hak edebilmesi için ilk sıraya alması gereken sahih menhecin tâ kendisidir.
167- İsmâîl et-Tûsî şöyle demiştir: Abdullah İbnu'l Mübârek (rahimehullah) bana dedi ki: "Oturduğun yer yoksulların yanı olsun. Oturduğun yerin bir bid’at ehlinin yanı olmasından sakın! Zira ben Allah (azze ve celle)'nin gazâbının sana ulaşmasından korkarım."
Sayfa 113Kitabı okudu
۳۳۰ – ولا تجالس أصحاب الخصومات؛ فإنهم يخوضون في آيات الله. 330- Tartışmacılar ile oturma! Çünkü onlar Allah'ın âyetlerine dalmaktadırlar (ayetler hakkında Sünnete uygun olmayan şekilde konuşmaktadırlar.).
Sayfa 241Kitabı okudu
Küfrün şeâirinin ilân edildiği, hükmün Allah’tan ve Rasûlü’nden başkasının hakkı görüldüğü kâfirler diyarında mü'min bir kimse, gönül hoşluğuyla nasıl kalabilir? Bütün bunları gözleriyle görüp kulaklarıyla işitirken böyle bir şeye nasıl razı olabilir? Böyle bir ülkeye nasıl müntesib olabilir? Nasıl olur da çoluk çocuğuyla orada kalıp İslam topraklarında huzur içinde yaşar gibi huzur bulabilir? Üstelik böyle bir kalışın, hem onun için hem de çoluk çocuğu için, din ve ahlâkları açısından çok büyük tehlikesi vardır.
Sayfa 267Kitabı okudu
Reklam
Gerçekten sakin anne-baba olabilmek için
Bunun için uçaklarda salık verildiği gibi, telaşa kapılmadan oksijen maskesini önce kendinize sonra çocuğunuza takacaksınız. Kendinize değer vereceksiniz; kendi ihtiyaçlarınızı ciddiye alarak, onları anlayıp karşılamaya önem vereceksiniz. Bu tavır bile çocuklar için kendi başına önemli bir mesajdır. Çünkü kendine değer vermeyen bir başkasına gerçekten değer veremez... Kendini ihmal eden bir annenin/babanın çocuğuyla kurduğu ilişki ile kendini ihmal etmeyen bir annenin/babanın çocuğuyla kurduğu ilişki farklı olacaktır. Kendi beden ve ruh sağlığına önem veren, özen gösteren bir anne veya baba bencil değil, uzun vadeli düşünen olgun biridir. Kendini ihmal ederek saçını süpürge eden anne veya baba, oksijen maskesini önce kendine takmadığı için oksijeni çabucak biter ve ne kendine, ne işine, ne eşine, ne de çocuğuna bir hayrı olur.
Kaygı ve Telaş Yok, Güven ve Sakinlik Var
Öğrenen, gelişen anne-baba olmaya karar vermiş kişi sonucu değil, süreci önemser. O nedenle önemli olanın, olayları sakin bir şekilde değerlendirmek olduğunu bilir. Bu sakinlik tüm aileye güven duygusunun yayılmasına yol açar. Gelişme ve öğrenme için güven ve sakinlik gerekir. Çocukların kontrolden çıktığı ve herkesin ne yaptığını bilmez bir halde olduğu bir anda, anne-baba olarak sizin sakin ve güvenli davranmanız konuşma, dinleme, anlama ve gelişme için bir ortam hazırlar. Sakin olabilmeniz çok önemli bir mesajdır. Sakinmiş gibi görünmek değil, gerçekten sakin olmak.
Ebû Şâme (rahimehullah) (v. H.665/M.1267) der ki: "Cemaate yapışmakla alakalı emir nerede gelirse, orada kastedilen hakka yapışıp ona uymaktır. Her ne kadar hakka yapışan kimseler sayıca az, muhalifleri sayıca çok olsa bile... Çünkü hak, Nebî ﷺ ve ashâbından oluşan ilk cemaatin üzerinde bulunduğu yoldur. Bu yüzden, artık onlardan sonraki bâtıl ehlinin çokluğuna itibar edilmez." (Ebû Şâme, el-Bâis Alâ İnkâri'l Bid’ai ve'l Havâdis, s. 22)
Sayfa 52 - 54. dipnotKitabı okudu
Ebû Hâtim Muhammed b. İdris (vefatı h. 277) şöyle demiştir: “Ahmed b. Hanbel'e (vefatı h. 241), ilim ehlinden hatası olan ve sonra da hatasından tevbe eden bir adam zikredildi. Bunun üzerine o şöyle dedi: “Tevbe ettiğini ve görüşünden döndüğünü açığa vurmadığı sürece Allah bunu ondan kabul etmez. Hangi görüşlere sâhip olduğunu, bu görüşlerinden Allah Teâlâ'ya tevbe ettiğini ve döndüğünü ilân etmelidir. Bunlar onda görüldüğü zaman, işte o zaman tevbesi kabul edilir.” Ebû Abdullah (imam Ahmed) sonra şu âyeti okudu: "Tevbe edenler, durumlarını düzeltenler ve bunu açıklayanlar müstesnâ..." (2/Bakara sûresi, 160) (Zeylu't Tabakât, 1/300)
3-) Rasûlullah ﷺ kendisinin gerisinde kalan üç kimse hakkında, Allah (azze ve celle) onların tevbelerinin kabul edildiğini indirene kadar onları terk etmeyi ve onlardan ayrı durmayı emretmiştir. Onlara hanımlarından ayrı durmalarını emretmiştir. ___ Geriye bırakılan üç kişinin kıssasını Buhâri (4418) ve Müslim (7116) rivayet etmiştir. Ebû Dâvûd da bu kıssayı "Kitabu's Sünne"de "Hevâ Ehlinden Uzak Durma ve onlara Bugz Etme Bâbı"nda (4600) rivayet etmiştir. Beğavi (rahimehullah) "Şerhu's Sünne"de (1/226) şöyle demiştir: "Burada, bid'at ehlinin her zaman terk edilmesi gerektiğinin delili vardır. Rasûlullah ﷺ kendisiyle beraber gazaya çıkmayıp geride kaldıkları zaman Ka'b'ın ve arkadaşlarının münafık olabileceğinden endişelenmiştir. Allah (Azze ve Celle) tevbelerinin kabul edildiğini indirene kadar ve kendisi onların suçsuzluğunu öğrenene kadar, onlardan uzak durulmasını emretmiştir. Sahabe, Tabiin, onların takipçileri ve sünnet âlimleri de bu yol üzerinde, bidat ehline düşmanlık gösterilmesi ve onlardan uzak durulması gerektiği üzerinde görüş birliği ederek yürümüşlerdir."
266 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.