ASIL DÜŞMANLA SAVAŞ
İngilizler Padişahımız efendimizin ve İslâm'ın dostu olarak buradadırlar” yalanıyla çıkarttığı iç isyanlar Sivas'taki kurtları yolundan döndürememiştir.
Sayfa 95 - KronikKitabı okudu
74 syf.
8/10 puan verdi
hepimiz birer böceğiz
Modernizmin getirdiği bireyselleşme yekpare bilincinin bozulması makineleşme insanlığın alçak bir tabakada görülmesi ve iç dünyamızda isyanlar. Kafkanın büyük ustalıkla sanayileşme, coğrafi keşifler reformlar bütün büyük değişimlerin altında ezilen insanlığın simgelerini serpiştirmiş yazdıklarıyla bize. Kitaptaki gibi modern(anlık) kendimizi birdenbire bir böcek olarak buluyoruz hepimiz. İğrenilen önemsenmeyen uyum sağlayamayan birer böceğiz. Bir böcek oluşumuz bile sorgulanmıyor hemen kabul ediliyor çevre tarafımızdan sadece insanlara o an ne verdiğimiz önemli. Böcek olmuşum aklıma gelen şey işe geç kalıyorum? İşte modern köle oluşumun kanıtı. Bir elma darbesiyle ikinci kez öldürülüp cennetten kovuluyor Samsa, bir baba tekrar oğlunu reddediyor( bkz.tanrı ve adem) ve bok böcekleri mısır mitlerinde yeniden doğuş anlamına gelir. Bir sürü mitolojik gönderme... tamamen modernizm lokumu bir eser!!
Dönüşüm
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225,1bin okunma
Reklam
Avrupa başkaldırılar, isyanlar, iç savaşlar ve -Katolikler ile Protestanlar arasındaki- bölgesel ve dini çatışmalar nedeniyle harap haldeydi. Balkanlar`da Hiristiyanlık ile İslam arasında yer alan Doğu Avrupa sınırı, Türkler ve Avusturyalılar arasında cereyan eden sayısız kanlı savaşa sahne oldu. Otuz Yıl Savaşlarında (1618-1648) Almanya'nın kimi bölgeleri yerle bir oldu ve Orta Avrupa kıraç bir bölge haline geldi. Başıbos askerler kırsalı yağmalamış, halkın başına bela olmuş ve artık çalacak bir şey kalmayıncaya kadar yağmayı bırakmamışlardı. 1630'Iarda bir İsveçli tarihçi şöyle yazmıştır: Köy kasaba ve şehirleri yağmaladılar, prensleri ve soyluları öldürdüler, halkı kılıçtan geçirdiler, kiliseleri ve Tanrı'nın evlerini tahrip ettiler, papazlar çırılçıplak soydular, kadınları ve bakireleri statülerine ve yaşlarına bakmadan kirlettiler ve şeytanın bile aklina gelmeyecek bir vahşet sergilediler. Süregelen savaşlar sonucu tifüs, sıtma, tifo, hiyarcıklı veba, çiçek, iskorbüt, dizanteri ve benzeri pek çok salgın baş göstererek halkı kırıp geçirmiş, salgınlar sivillerle birlikte askerleri de ortadan kaldırmış ve savaşın etkisini savaş alanlarının çok ötesine taşımıştı.
Sayfa 324Kitabı okudu
263 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 günde okudu
Bir milletin kendi milli menfaatleriyle birlikte kültürlerini koruma isteği çok doğaldır. Bilinmeli ki buna karşı gelenler ya soysuz olanlardır ya da milli ve şerefli bir dava kazanamamış olanlardır. İnsan bilinci kadar gelişmemiş bilince sahip olan doğada ki hayvanlar bile yaşamak ve nesillerini devam ettirmek için mücadele verir. Ancak görüyoruz ki hayvanlardan daha üstün tutulan bazı kimseler, çeşitli masallar ile maddi ve mide meselesini konu alan yabancı fikirlere sığınarak tam tersini savunuyor. Tekrar ediyorum bir milletin, kendi milletini sevmesi, yüceltme arzusu ve kendi öz kültürünü koruma çabası bir zümreyi neden rahatsız eder? o millete mensup değilse pek tabi rahatsız eder… Veya mensup olup milli şuur eksikliği yaşayanları.. İç isyanlar, milleti, devleti, kültürü yok edip sömürmek niyetinde olan yabancı unsurların çıkarlarınadır. İç savaşları ve kargaşa ortamını oluşturmalarında ki amaç; o topraklarda yaşayan insanları yok etmek değildir! O ülkede yaşayan aydınları kendi ülkelerini düşman hale getirmektir. Orta Doğu bunun bir örneğidir. Bir ekmeği kimse bir bütün halinde mideye indiremez. Önce bölmek gerekir. Türk milletinden, milli duyguları alıp götürmekte milletimizi mideye indirmenin en kolay yoludur. Bunun içindir ki, çeşitli farklı fikir grupları yıllardır Milliyetçiliği yıkmaya çalıştılar, Milliyetçileri takım takım hapislere aldılar ama Milliyetçilik yıkılmadı, yıkılan kendileri oldu. Ve böyle devam etmesi için o ülkünün sancağını taşımaya devam edeceğiz..
Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferi ve Çektiklerimiz
Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferi ve ÇektiklerimizHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 2018734 okunma
Fakat 1919'da ilk kıvılcımları parlayıp 1920'de yurdun en önemli bölgelerini saran ve bir aralık Ankara'yı boğacak hale gelen iç isyanlar, yalnız bir iktidar anarsisinin eseri degildi. Bu isyanlarda, milli mücadeleye karşı iç direnişler, psikolojik ve sosyal bütün çağdışı güçler harekete getirildi.
Saat sabahın sekizi Sokaklar cenaze sonrası kadar sessiz Uzaklarda korna seslerine karışmış simitçinin yanık çığlıkları, Sessizlik kadar boğuk, cızırtılı ve mekansız... Çökmüşüm kendimin üstüne Garip, permürde ve kayıplar içinde Tek dostları serçeler, Güneşte kavrulan palmiyelerin. Saat daha sabahın sekizi Vurmuşum kendimi ıssızlığın en
Reklam
316 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.