Bolşevik İhtilali'nden altı yıl sonra...
Yıl 1923...
Kazan, Rusya...
Kıtlık, açlık ve sefalet içinde insanların yaşam mücadelesi. Sokaklarda yaşayan aç çocukları saymak mümkün değil. Hükümet ise savaşta ailesini kaybetmiş çocukların çoğunlukta olduğu bir tren yolculuğuna imza atıyor. Belki başka coğrafyalarda yaşama hakları olur diye...
Çocuk ve açlık kelimeleri belki de yeryüzünde birbirine en uzak olan iki coğrafya gibi olmalıydı. Ama hayat bu ikisini tam da tek bedende buluşturuyordu ne yazık ki.
Yaşamın içindeki tezatlıkları da görüyorsunuz güçlü ve güçsüz, ölüm ve yaşam, iyi ve kötü gibi. Yaşadıkları yerden ayrılmak zorunda kalmak, belki de en büyük çaresizliklerden biridir. Kitaptaki yolculuğu okurken, verdikleri tüm mücadeleyi içinizde bir yerlerde hissedeceksiniz.
Katarın komutanın Deyev'in yiyecek bulma özellikle bulunması zor olan eti bulmaya çalıştığı bölümleri okurken, yaşadığımız zamandaki insanların sorunları ile karşılaştırdım ister istemez. Tilki, porsuk hatta gelengiye bile razıydı ama yoktu işte.
Böylesine zorlu bir yolculukta elbette kayıpları da oldu. Deyev ve Belaya 'ın yüzlerce çocuğun sorumluluğunda açlık, susuzluk, hastalık ve ölümle sürekli göz teması kurdukları yolculuk, okuyucuya çok şey anlatıyor. Her bir çocuğun kaybında içinizden bir parça kopuyor.
Peki sizce bu yolculuk nasıl sonlanmıştır?