İhsan Oktay Anar
Ana tema
Puslu Kıtalar Atlası, varlık, yokluk, düş ve gerçek gibi derin kavramları sorgulayan bir arayışın ana konusunu oluşturur. Yazar, geçmiş ve günümüz arasında paralel bir şekilde ilerleyen iki zaman dilimini ustalıkla birleştirerek tarihsel ve edebi unsurları zengin bir kurguyla harmanlar. Kitabın temaları arasında sanat,
İhsan Oktay Anar'ı daha önce okuyanlar, onun ne denli gelişmiş bir hayal gücüne sahip olduğunu çok iyi bilirler. Bu hayal gücü tarihi bilgisiyle de bütünleşince ortaya tadına doyulmaz eserler çıkıyor. Kapatıyoruz gözlerimizi geçmişe yolculuk ediyoruz. Yazar bu noktayı yani bizi geçmişe döndürmeyi ustalıkla yapıyor hiç zorluk çekmeden kendimizi birden Osmanlı'nın son asrında başkent İstanbul' un mahalle aralarında, ahşap yapılı köşklerde, kâh Yafes Efendi'nin geceler boyu icadı için çabasında, Calud'un tükenmek bilmeyen gücü ile yaptığı dalaverelerde ki, yazarı burada yazdığı müstehcen ifadelerden dolayı eleştiriyorum, gereksiz buluyorum, kâh Üzeyir Efendi ve Uzun İhsan Efendi'nin muhabbetlerinde buluyoruz kendimizi. Kitaptaki gereksiz müstehcen ifadeleri bir kenara bırakırsak eğer bence çok güzel okunası bir eser. İyi okumalar.
“Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”
Bir düş üzerine kurulan bir hayat. Babası düşlüyor oğlu babasının düşlediği hayatı yaşıyor. Güzel bir hayal gücü, masalsı bir anlatım ve felsefi bir derinliği olan muhteşem bir eser. Tekrar, tekrar okunası kitaplardan. Keyifle okudum, tavsiye ederim. Kitapla kalın...
Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi olmaktı...
Trabzon, kıyıda demirlemiş, her biri aşağı yukarı ikişer grostonluk dört paslı askerî nakliye sefinesi ile, mazı ve akçaağaçlar içinde âdeta kaybolan Fâtih Câmii ve çevresindeki, herbiri mütevâzı birer mimârî şâheseri olan küçük evler ile, başta Zağnos Paşa’nınki olmaküzere taş köprüleri ve nice câmi ile, Küçük Ayvasıl Kilisesi, hükümet binâları,
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün karşınıza İhsan Oktar Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası” kitabı ile geldim. Aynı zamanda bu kitap yazarı tanıma kitabı oldu ve hem kitabı hem de yazarın kalemini çok sevdim.
Kitap yedi bölümden oluşuyor. Bu bölümlerde kitabın konusu ile ilgili çeşitli olayları anlatıyor. Fakat kitabın ana çerçevesinde, Uzun İhsan Efendi diye bir adamın hayal gücü ile oluşturduğu Puslu Kıtalar Atlası adında bir kitabı var. Hayatında önemli bir karar alacağında bu kitaptan yardım alıyor. Daha sonra bu kitabı oğlu Bünyamin’e, başı sıkıştığında yardımcı olsun diye veriyor. Kitabın başı sayılacak bir kısmında baba ve oğulun yolu ayrı düşüyor. Bu andan itibaren konu Bünyamin’in Ebrehe adında,ruhunu şeytana satmış,sonsuzluğu bulmaya çalışan, fantastik deneyler yapan ve bütün gayreti ile kara para adında bir parayı arayan bir adam arasındaki çekişmeyi konu ediniyor.
Anar, bu kitabı ile postmodern romancılığın temsilciliğini çok güzel bir şekilde devam ettiriyor. Kitabı hem tarihi hem felsefi hem de macera romanı olarak okuyabiliyoruz. Bir yerde Osmanlı’da dilenciler loncası ile istihbarat teşkilatının nasıl örgütlendiğini okurken yine başka yerde fantastik deneylerin yapılıp sonsuz yaşamla ilgili kısımları okurken başka bir yerde de metrelerce yerin altında ilerleyen lağımcıların maceralarını okuyabiliyoruz. İşte böyle kitaplara bayılıyorum. Bizi sürekli düşündürüyor ve farklı duygularla besliyor. Adeta asansör gibi her katta farklı şeyler görmek çok hoşuma gidiyor.
Bu kitabı iyi okurum diyen herkese öneriyorum. Anar’ın diğer kitaplarını da okumayı dört gözle bekliyorum. Herkese iyi okumalar
Bugün size ruhuma dokunan ,beni çok etkileyen bir kitaptan bahsetmek istiyorum. “Puslu Kıtalar Atlası”
İhsan Oktay Anar’ın 1995 yılında yayımlanmış ilk eseridir.
Tarihi roman olarak adlandırılsa da Fantastik kurgu türüne daha yakındır.
Tarihi bir zeminde postmodern edebiyatın farklı tekniklerinin ustaca kullanıldığı güçlü bir metin.
İhsan Oktay Anar , masal tadında realizmden uzak bir şekilde bu kitabı yazmış. Kitabı okurken olayların gerçekliğini sorguluyorsunuz. Yazarın hayal gücü gerçekten muhteşem, hayran kalmamak elde değil. Nereden nereye olayları nasıl güzelce bağladığını anlayamıyorsunuz kitabı okurken…
Puslu Kıtalar Atlası kitabı çok dikkatlı okumanız gerekiyor. Olaylar çok hızlı gelişiyor, hafif dalgınlığınıza gelse ve yarım sayfayı kaçırsanız hikayenin anlam bütünlüğünü bozmuş olursunuz. Olaylar, sahneler, zamanlar, karakterler çok hızlı değişiyor…
Puslu Kıtalar Atlası baba ve oğul arasındaki bağı göreceksiniz. Bütün başyapıtlar genelde baba ve oğul temasını işlerler. Filmlerden yola çıkarsak örneğin yıllardır imdb top listenin 1. Sırasında yer alan “Godfather”, yine yerli yapımdan örnek verecek olursak “Babam ve Oğlum” buda imdb listesine girebilmiş yerli bir filmdir. Hepsinin ortak noktası aynı.
İhsan Oktay Anar sade, anlaşılır ve yalın bir dille kitabı yazmıştır. Olumsuz eleştiri yapacak olursam, olayları bazen çok karıştırdım ve anlamakta güçlük çektim, tabiiki bu öznel düşüncem… İyi okumalar…
Hayal mi gerçek?
Gerçek mi hayal?
İkisi de mi gerçek?
İkisi de mi hayal? . . .
Hem gerçeği hem hayali muallakta bırakan bir obsesif şüphenin romanı:
Puslu Kıtalar Atlası
Eflâtunî bir girdap içinde büyük daireler çize çize derinlere doğru efsunlanmış ve yarı-anestezik bir halde duhul ederken birden son sayfaya gelmemle birlikte geceyarısının bir kör