Elekes, Held ve Biro ailelerinin yaşamlarını Irén ve Henriett'in gözünden anlatan, insanı içine alan hüzünlü bir roman Katalin Sokağı. Savaşın bu ailelerin hayatlarını nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini Magda Szabo yalın cümleleriyle ama yine vurucu bir şekilde aktarıyor. Yazarın Iza'nın Şarkısı kitabı da en sevdiğim kitaplardan biridir.
Romanda kaybedilen bütünlük kavramına, her bir karakterin sürüklenişine ve hayatlarının parçalara ayrılmasına şahitlik ediyoruz. Günümüzde bu insanların bedenlerinin nefes aldığını ama yaşamlarının geçmişte kalıp çoktan can verdiğini okumak çok üzücüydü. Iŕen bir bölümde kendilerini şöyle tanımlıyor: "Yan yana yürürken, bedenlerimizin yola aksettiği gölgelere takıldı gözlerim. Kolları bacakları olmayan iki taş beden yanı başımızda bizimle yürüyor gibiydi."
Bu hikâyede savaşın acı yüzü var. Ömür boyu bıraktığı izler ve eksilttiği hayatlar var. Kaybettiklerinin boşlukları hep kalacak ve onlar için hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı.
Ah Blanka! Sıcacık gülümsemen, gözlerinin yaşlarındaki o keder, hüzün ve usulca yanaktan öpüşlerinle, sen bu hikâyenin benim için en unutulmazısın. Son cümleye kadar senin kendi sesini bulmanı diledim.
Ayrıca yazarın birinci, ikinci, üçüncü ölüm diye nitelendirdiği insan hayatındaki aşamalı ölümler çok anlamlıydı.
Not: Kitapla hemen ilk sayfalarından itibaren bağ kurulması zor oluyor ama sonra açılıyor. En sonunda tekrardan ilk sayfalara dönmenin faydalı olduğunu düşünüyorum.