Kitap birbiri içinde iki hikayeden oluşuyor. Ömer Hayyam, Hasan Sabbah, Nizamülmülk gibi kişileri gerçek dünyada yaşamış tarihsel kişilikler olarak karşımıza çıkarırken, bize romanın başlıca kahramanı Benjamin O. Lesage gibi kurmaca kişiler de sunuyor. Romandaki kurmaca, birçok yerde gerçekle karışır hale geldi ve romanda gerçek ile kurmaca kısımları ayırmak zorlaştı benim için. Hikayeler Ömer Hayyam’ın el yazması olan Rubaiyat’ın etrafında dönse de asıl İran tarihini işlemiş yazar. İlk hikayeyi nefes almadan -adeta tarihe şahitlik ediyormuşum gibi- heyecanla okudum. İkinci hikaye de İran tarihi ağırlık verildiği için daha yavaş ilerledi. Yani ikinci hikaye ilk hikayenin gölgesinde kaldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ancak bütüne baktığım zaman keşke daha önce okusaydım dediğim bir kitap oldu. Tabikiiii yine tavsiye var. Keyifli okumalar